Kapak Fotoğrafı: Toni Petraschk
Berlinli Anadolu new wave/krautrock/post-punk ekibi Kara Delik bugüne dek birbirinden etkileyici EP’ler yayınladı, ilk albümleri ise 11 Nisan’da yayında olacak. Biz de grupla geçtiğimiz aralık ayında, Berlin Neue Zukunft’taki konserlerinin kulisinde buluşup lafladık.
Sizi tanımayanlar için biraz kendinizden bahseder misiniz?
Eilis Frawley: Ben Eilis, davul çalıyorum, Avustralya’danım.
Barış Öner: Ben Barış, saz çalıyorum, İstanbul’dan geldim.
Andi Sommer: Ben de Andi, bas çalıyorum, Almanya’danım.
B: Eilis ve Andi birkaç yıl önce aynı mekânda çalışıyorlardı, orada arkadaş oldular. En yakın arkadaşım da Eilis’le aynı evde yaşıyordu. Pandemi dönemiydi, herkes feci sıkılmış hâldeydi, bol bol boş vaktimiz vardı. Eilis ile spontane bir jam session yaptık. Eilis, “Andi diye bir arkadaşım var, bir dahakine o da gelsin!” dedi ve birlikte çalmaya başladık.
E: Kendi başımıza da, bol bol zamanımız varken… (gülüyor)
Birbiriniz hakkında çok rastgele birer bilgi paylaşabilir misiniz?
A: Barış herhangi bir yerde beş saniye içinde uykuya dalabilir, bunu etkileyici buluyorum (kahkahalar).
Kıskandım.
E: Andi muhtemelen dünyadaki en iyi high kick’lerin sahibi.
B: Eilis de Berlin punk sahnesinin en tatlı ve renkli insanıdır.
2024’ü 10 üzerinden puanlayabilir misiniz?
(hepsi iç çekiyor)
E: Zor bir yıldı. Ben 4 veririm.
B: Üç buçuk.
Giderek düşüyor.
A: Benim için de 1 ile 9 arasında bir yerde.
E: Vay.
A: Her şeyi yaşadım.
Peki grup olarak? Umarım daha yüksektir?
E: Evet, 7 diyorum.
B: Ben de 8 diyecektim. Üretken ve yoğun bir yıldı. Bence iyi bir iş çıkardık.
Bu seneyi düşündüğünüzde en iyi konser anınız hangisiydi?
E: Kendi festivalimizi düzenledik. Konserimizi çok net hatırlamıyorum ama o gün genel olarak çok güzeldi. (gülüyor) Antwerp’teki Desertfest’te çalmak da…
A: Marsilya da çok eğlenceliydi. Büyük maceralar yaşadık.
E: Milano da öyleydi.
B: Evet, eğlenceli anılar biriktirdik.
Hepinizin müzik zevkleri birbirinden çok farklı, üçünüzün birden sevdiği toplasan birkaç ortak grup var. King Gizzard & The Lizard Wizard dışında hepinizin seve seve ön grubu olacağı bir isim kim olurdu?
B: Fazla seçenek yok. Hepimizin hemfikir olacağı bir isim… Kim olabilir?
E: Gerçekçi bir senayo olması şart mı?
Hayır, asla.
E: O zaman Beyoncé’nin ön grubu olmalıyız. (kahkahalar) Bence hayranları bizi sever. Dans ettiririz milleti.
Bu soruyu biraz da bir pop yıldızı mı söyleyeceksiniz diye merak ettiğim için sordum. A Place to Bury Strangers’tan Oliver Ackermann’a aynı soruyu sorduğumda “Sırf insanları şaşırtmak için Lizzo’yla çalarım.” demişti (kahkahalar).
B: Türkiye‘den bir isim de bulabilirim ama. (düşünüyor) Yok, pas. Aklıma kimse gelmedi.
E: Beyoncé diyorum.
Bence Beyoncé, King Gizzard, BaBa Zula ve sizin dâhil olduğunuz bir festival harika olurdu. (kahkahalar)
E: Bir sorabiliriz.
B: İlginç bir festival olurdu.
Şimdiye kadar yayınladığınız şarkılar arasında yapması en kolay ve en zor olmuş iki şarkı neydi söyleyebilir misiniz?
A: “Strange Attractor” bence gayet kolaydı. Nasıl bir sound’da olacağına dair net bir fikrimiz vardı, oldukça hızlı tamamlandı.
E: Hatırladığım kadarıyla “Dogs” oldukça kolaydı ama bilemiyorum. Uzun zaman geçti.
B: En zoru da… Temposu gittikçe hızlanan bir şarkımız vardı, ara verip metronomu değiştirmiştik. Neydi o?
E: “Frankenstein” olabilir mi?
B: Evet. “Stones”un ilk ismiydi o. Tempo değişikliği olduğu için ayrı bir kayıt yapmak zorunda kaldık.
Sanki tempo değişikliği şarkılarınızda sık rastlanan bir şey değilmiş gibi söyledin.
B: Eh, bu gerçekten zordu. 100 BPM ile çalıyorduk, ikinci bölüm ise 150 BPM’di.
Müzik koleksiyonunuz içinde henüz şarkılarınızda kullanmadığınız, ama bir gün kullanmayı çok istediğiniz özel bir enstrüman var mı?
A: Hayır (kahkahalar).
B: Saza alternatif olarak cümbüş ve lavtam var. Ama önce onları nasıl elektrikli hâle getireceğimi öğrenmem gerekiyor, akustik çalamam. Kimi enstrümanları sahnede sorun yaşamadan elektrikli hâle getirmeyi öğrenmem zaman aldı. Andi’nin de bu konuda yardımı dokundu (gülüyor). Denemek istediğim çok şey var, ama bunlar için beş albüm falan beklememiz gerekebilir.
Albüm demişken o konuda son durum nedir? Gelecekte EP’lerle mi, albümlerle mi devam etmeyi düşünüyorsunuz?
A: Aslında bir albüm kaydettik bile, önümüzdeki nisan ayında çıkacak. Güncel planımız da kesinlikle bu yönde. Elbette birkaç şarkıyla çalışmak da oldukça eğlenceli. Albüm yapmak, çok sayıda şarkı yazıp kaydetmek büyük bir sorumluluk ve emek gerektiriyor. EP’lerde ise bir fikrin olur, hızlıca kaydedersin, birkaç ay içinde yayımlarsın. Albüm yapmak bir yıl falan alabiliyor.
E: Belki de hep beş EP artı bir albüm yaparız. (gülüyor)
Yakında çıkacak albüm hakkında ne söyleyebilirsiniz? Ya da neleri söylemeye hazırsınız?
E: Harika bir insan olan James Trevascus ile kaydettik, güzel bir deneyimdi. Birçok konser vereceğimizi söyleyebilirim, herkesin plağı satın alması gerektiğini de! (gülüyor)
B: Evet, albüm ilginç olacak, çünkü ilk albümümüz. EP’lerde olmayan yeni şeyler denedik. Çok da farklı denemez, ama yenilikler kesinlikle var. O dengeyi bulmak çok hoştu.
Şu anda 2024’ün son konserinizi vermek üzeresiniz. Bu konuda nasıl hissediyorsunuz?
B: Heyecan verici bir durum, çünkü Berlin’de birçok yeni şarkıyı ilk kez çalacağız. Geçen hafta sonu da çalmıştık, ama Berlin kitlesi güven hissi veren bir kitle. Taban kitlemiz burada, çünkü biz de Berlin’liyiz. Yeni şarkıları çalmaya dair bir heyecan var, bazı insanların bizi daha önce canlı dinlediğini ve eski şarkıları bildiğini de biliyoruz. Yaptığımız şeylerden sıkılmadan yepyeni bir şeyler sunuyoruz. Senenin son konseri olsa da bir yandan gelecek albümün ilk konseri gibi hissettiriyor.
E: Berlin’de çalmadan önce hep heyecanlanıyorum, çünkü bütün arkadaşlarımız geliyor. (kahkahalar) Normalde ne yaptığımızı biliyorlar. Yeni bir şehre gittiğinde kimseyi tanımıyorsun. Çalıyorsun, herkes de “E harika!” diyor sadece. Neyse, bu yıl yaklaşık 50 konser verdik ve seneyi evimizde bir konserle kapatmak bence çok hoş.
Türkiye’de konser verme planınız var mı?
B: Evet, birkaç kişiyle iletişim halindeyiz ve teklifler biraz daha gerçekçi ve uygulanabilir olmaya başladı. Bakalım, belki 2025‘te, umarım. Elbette İstanbul’da konser vermek isteriz. Bahsedip duruyorum, hâliyle dostlarıma şehrimi göstermek isterim.
Streaming platformu geçmişinizdeki son üç şarkıyı söyleyebilir misiniz?
E: Bu iyi bir soru.
(Grup üyeleri bu noktada birkaç dakika boyunca son dinledikleri şarkıları nasıl kontrol edeceklerini bulmaya çalışıyorlar, ama oturduğumuz kuliste internet bağlantısı olmadığı için kontrol edemiyorlar.)
B: En azından son şarkıyı söyleyebilirim. Yeni bir sanatçı keşfettim, adı I Mark 4, şarkının adı da “Ray Ban”. Türe asansör müziği diyebilirim.
A: Ben en son MF Doom’un Vaudeville Villain’ini dinledim.
Diyelim ki bundan 100 yıl sonra müzisyenlerin anısını onore eden bir tema parkındayız. Her sanatçı veya grubun kendine ait bir anıt taşı var, üstünde de şarkı sözlerinden biri yazıyor. Kara Delik’in anıt taşında hangi şarkı sözünüz yazsın isterdiniz?
A: “Gözlerin.”
E: (kahkaha atar)
B: Dur bu şakayı açıklayayım. Fark ettik ki şarkı sözlerimde sürekli “göz” kelimesi geçiyor. Andi de bunu çok komik buluyor. Söz yazarken hep doğaçlama yapıyorum ve gizemli bir şekilde sürekli “göz” kelimesini kullanıyorum. Bu kelime kafama takılmış herhalde. Hep bir şeyleri görmek ya da görememekle veya sadece gözlerle ilgili bir tema oluyor. Bu yüzden taşa direkt “göz” yazabiliriz.
Kara Delik’in Bandcamp profiline şuradan göz atabilirsiniz.