Yerli sahnenin çıktığı ilk günden bu yana en çok heyecan veren gruplarından birisi olan Jakuzi’nin uzun zamandır beklediğimiz albümü Hata Payı 5 Nisan’da dinleyiciye City Slang tarafından sunuldu. Fantezi Müzik isimli ilk uzunçalarıyla Türkiye dışında da ses getiren Jakuzi’nin yeni albümü post-punk ve synthwave arasındaki ince çizgide adeta bir cambaz gibi etkileyici bir performans ortaya koyuyor. Kulaklıklarımı takıp dinlemeye başladığım ilk anda Kutay Soyocak’ın yarattığı o dünyanın misafiri oldum. Öyle bir dünya ki individualizmin en üst seviyede yaşandığı, varoluşsal sıkıntılarla boğuşan bir gençliğin marşları ve ağıtlarıyla dolu.
Albümü eğer Türkçe bilmeyen bir insan olarak dinleseydim muhtemelen yine severdim. Müzikal olarak bunu başarmak için gerçekten gerekli yeterliliğe sahip. Bunun yanında neredeyse bütün şarkıların sözlerinde bir çocuk tekerlemesinde olduğu kadar masumiyet, bir distopyadaki kadar da sefalet mevcut. Eğer 80’lerin sonu veya 90’larda doğmuş biriyseniz bu söylediklerimi çok daha iyi anlayacaksınız albümü dinlerken. Açılış şarkısında “Bir tarafta ben, diğerinde sevdiğim herkes/Bir araftayım, hatırımda bir sürü heves” sözlerini dinlerken, bence Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tarif ettiği, doğu-batı arasında kalmış ülkemiz insanının yeni bir kimlik yaratma sürecindeki bunalımının; 2019 yılındaki bir izdüşümünü görüyoruz. Ülkemizin genç jenerasyonunu o kadar güzel anlatıyor ki Soyocak. Darkwave’in ülkemizde çok dinleyicisi olmamasına rağmen Jakuzi’nin ağzına kadar dolu geçen konserleri de bunu gösteriyor. Belki de abartıyorum; sadece post-punk ve synthwave arasında kalmış bir şairle karşı karşıyayız 🙂 Çok kolaya kaçmış bir yorum yapmak istemezdim ama The Cure ve The Smiths şarkılarındaki inanılmaz depresif şiirsellik ile taban tabana zıt eğlenceli melodilerin uyumu bu albümde o kadar apaçık ki bundan bahsetmeden geçemedim. Örneğin eğer kendimi köprüden atmak yerine, dans ederek öldürmek istesem heralde “Toz” isimli Jakuzi şarkısını dinlerdim. Şarkı biterken duyulan “Bütün o çaba anlamını yitirdi” dizelerini dinlerken ne kadar derinlerde dolaştım bilemezsiniz.
Albümü 11 şarkı art arda dinlerken bu kasvetli atmosfer biraz kalbinizi sıkıştırabilir. Fantezi Müzik’teki karanlıkta ışıltıyı duymak mümkündü. Hata Payı’nda ise tünelin ucunda neredeyse hiç ışık yok. Albümün belki de en ışıltılı ve bu sebeple favorilerimden olan “Gördüğüm Rüya” isimli şarkının intro’sundaki gitar riff’i çok hoşuma gitti. Ancak “Ne Teselli Ne Avuntu” isimli parçada beynimi patlatacak kadar güçlü synth’lerle beraber bir korku filmindeki kötü karakteri andıran vokalleri dinlerken kendime şu soruları sordum; “Neden kendime bunu yapıyorum? Hayat bu kadar anlamsız mı?” Ama eğer sıkı bir darkwave dinleyicisiyseniz, çok seveceğinize garanti veririm.
Fantezi Müzik’in ardından müzikal olarak çok fazla gelişmiş bir Jakuzi eseriyle karşı karşıyayız. Bu yönü belki de beni en çok sevindiren tarafı oldu albümün. Çünkü grubun yerinde sayanlardan değil gelişenlerden olduğunu kanıtlaması, Jakuzi gelecekte de vizyonumuzu genişletecek demek. “Yangın”’da kullanılan half time ritim paterni, şarkılardaki enstrümanların harikulade uyumu ve şarkıların aranjmanı bu gelişmenin aklıma ilk gelen göstergeleri.
Her ne kadar karanlık havasında zaman zaman boğulsam da hayat da bazen böyle değil mi? Zaman zaman boğulursunuz. Zaten yerli sahneyi takip ediyorsanız daha ben bu yazıyı yazmaya başlamadan Hata Payı’nı dinlemişsinizdir. Ama eğer müzikte farklı tatlar denemekten keyif alıyorsanız ve bir an için içler acısı halinize üzülmek yerine dans etmeyi isterseniz bu albümü dinlemelisiniz.