Bundan beş sene evvel temel insan haklarının ihlaline bir tepki olarak doğmuştu Irreversible Entanglements. Brooklyn’de polis cinayetine kurban giden Akai Gurley’nin anısına düzenlenen bir eylemde bir araya gelen şair Camae Ayewa, basçı Luke Stewart, saksafoncu Keir Neuringer üçlüsüne sonradan trompetçi Aquiles Navarro ile davulcu Tcheser Holmes‘un da eklenmesiyle nihai kadrosuna kavuşan ekip, çok geçmeden hipnotize eden bir ilk albümle karşımıza çıktı: Free jazz‘i Ayewa’nın şairane vokal performansıyla iç içe geçirerek daha önce pek yapılmamış bir sentez yarattılar, özgürlükçü cazın tanınır çehrelerinden oldular. Yeni albümlerinde kendilerini hedef alan bir soruyu başlığa taşıyorlar: “Kim gönderdi seni?”
İlk albümlerinde yıldızların arasında uçan ekibin bu defa ayakları yere basıyor, üstünde yürüdükleri ve adına “Birleşmiş Devletler” denilen toprak parçasının geleceğine bir bakış atıyorlar, ardından gelecek günler onlara bir bakış atıyor ve bu yüzleşmeden minik bir destan çıkıyor. Katrina Kasırgası’nın, Osage Polis Katliamı’nın, Obamacare’in ardından gelen “modifiye edilmiş ses dalgaları” bunlar. Fütüristler, ama geçmişin travmalarından mahrum değiller. Avangart formdalar, ama punk’ın o isyankar enerjisini solumaktan da geri durmuyorlar. Bilim-kurgu filmlerini andırıyorlar, ama güncel-gerçek yaşamın ta kendisini temsilen buradalar. Afro-ütopik bir toplum geleceği düşlerken zamanı dairesel bir çizgiye taşıyor, ardından o çizgiyi de eğip büküyorlar. Bu noktada başlıkta sorulan soru da az buçuk cevaplanıyor: “Bizi buraya daha iyi bir gelecek hayali gönderdi.”
Olası kıyametlerin ve olası yeniden doğumların eşiğinde bir yerde Infinite Entanglements müziğinin satır aralarında gizlenen çözüm önerileri yatıyor.