Evet, sizi durduk yere nostaljiye, hüzne boğmaya geldik. Niyetimiz kötü değil, ne de olsa aynı acıyı paylaşıyoruz. Tabi Six Feet Under‘ı henüz izlemeyenlerden de olabilirsiniz, bu durumda naçizane tavsiyemizi tahmin etmek muhtemelen güç olmayacaktır. Televizyon tarihinin gördüğü en orijinal, en güçlü, en cesur, en dokunaklı yapımlardan SFU‘nun namını belki de çoktan duydunuz, bir anda tüketmemek için bir köşede bekletiyorsunuz. Oysa dizinin bu konuda size çok net bir mesajı var: “Çok da bekletme, sonuçta dünya fani!”
Cenaze evi işleten bir ailenin dramından bu kadar derin, hem de “6 feet’ten çok daha derin” bir malzeme çıkacağını vakti zamanında kim öngörebilirdi, bilemiyoruz. Ancak ilk bölümün sonunda çalan Devlins şarkısı “Waiting”, eşlik ettiği sahneye uyumuyla gönlümüzü fethedince bazı şeyler az çok belli olmaya başlamıştı bile. 5 sezonluk bu maceraya henüz başlamadıysanız, uyaralım, her ölüm erken ölümdür, bitiş noktasında karnınızda birtakım yumrular oluşabilir. Efsane aramızdan ayrılalı 10 küsur yıl oldu. Ardından anıları kaldı, bir de şarkıları: Radiohead, Beck, Death Cab For Cutie, Sia, Nancy Sinatra, Arcade Fire ve daha kimler kimler bu yolculukta bize eşlik ediyor.
Doğuma, ölüme ve aradaki her şeye dair sualleri sahici ve samimi karakterlerin zihnine yük eden Six Feet Under, bir bakıma ücretsiz bir terapi seansı. Her zaman moralinizi düzelteceğinin garantisi veremeyiz tabi, ama bir şekilde sizi mutlu eden bir detay olarak hep orada kalacak. Anısını yaşatacağınız bir dost gibi, biz gibi, siz gibi. Öylesine basit, öylesine karmaşık.