Rapçi Dipnot ile prodüktör Yeg, “2022 yılının en iyi Türkçe rap albümü” olarak tanımladıkları ortak çalışmaları Avangart: Servet Düşmanı’nını geçtiğimiz aralık ayında yayımladı. Deneysel bir yerde konumlanan albümün hikâyesini bizzat yaratıcılarının kaleminden okumak için ikiliye ulaştık. Ortaya aşağıdaki çok keyifli söyleşi çıktı.
Öncelikle nasılsınız, keyifler yerinde mi?
İyi olmaya gayret ediyor ve özen gösteriyoruz. Albümün heyecanı halen sıcak. Lansman konserimiz için hazırlık yapıyoruz. Umarız sizler de iyisinizdir.
Yeni albümünüz Avangart: Servet Düşmanı 2022’nin son günlerinde bizimle buluştu ve şimdiden ileride kült bir konuma oturacağına dair ipuçları veriyor gibi. Öncelikle şunu sormak istiyorum, bu albümün birer cümleyle gözünüzdeki yeri, anlamı nedir?
Yeg: Açık konuşmak gerekirse geçtiğimiz sene çıkan tüm işlere baktığımızda “2022 yılının en iyi Türkçe rap albümü” demekten çekinmiyorum.
Dipnot: Avangart: Servet Düşmanı albümü benim için; bundan tam 8 yıl önce yayınlamış olduğum Sivil adlı albümümden sonra üzerine en çok düşündüğüm, en özel ve en güçlü hissettiğim çalışmam oldu diyebilirim kesinlikle.
Albümü rap sahnesinin temsilcilerinin bir kısmına diss’lerle ve bu sahne içindeki duruşunuza dair kelamlarla açıyor, 1907 tarihli Tiflis banka soygununa gönderme yaptığınız bir enstrümantalle bitiriyorsunuz. Başlangıç ve bitiş noktası arasında da sözler dolu dolu, flow’lar ile altyapı hep sürükleyici ve dinlerken bazı şeyler çıkarmak mümkün ama bir de sizden duymak istiyorum, anlatıda yer alan bazı birleştirici unsurlar neler? Artık ne kadarını açık açık söylemek, ne kadarını bir gizem olarak bırakmak istiyorsanız…
Albüm aslında bütünüyle baktığımızda bir öfkeyi de temsil ediyor. Başta bahsettiğiniz sert giriş ve bu sert girişin öncesindeki skit, albümde sizi nelerin beklediğini resmetmeye başlıyor. Albümü dizayn ederken hem fiziksel hem de psikolojik olarak kendimizi hazırladığımız bir sürece daldık diyebiliriz. Bu kilitlenme hali albümün başından sonuna tam da istediğimiz şeyi yapmamıza olanak sağladı. Aslında bizi albümü yapmaya iten olguyla, sizin de tabirinizle ‘birleştirici unsur’ olarak kodladığımız şey; albümün ‘öncü’ ve ‘değiştirici’ kimliğiyle paralel hareket ediyor. Kısacası bir şeyler ters gitmekteydi, gidiyordu. Biz buna karşı geldik. Asla hayal ürünü değil.
Rap sahnesinde -en azından gözle görünür üretim bolluğu- her zamankinden fazla. Böyle bir bolluk içinde bazen tutmuş formüllerin geri dönüşümü, bazen ise deneysel sularda bir yükseliş söz konusu oluyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Sanatsal beyanınız çerçevesinde avangart, öncü, yenilikçi olmak sizin için hangi ölçüde bir gereksinim ya da ihtiyaç?
Evet, aslında bu adına üretim bolluğu dediğimiz şey tamamen ‘’böyle şeyler yapmalıyız, artık bunlar tutuyor’’, ‘’böyle yapalım çok para kazandırır’’ mantığıyla yapılan işler olduğu için adına rap demek doğru olur; ancak içinde bulunduğumuz kültürle ne uzaktan ne de yakından hiçbir alakası yok. Şirketler çok kolay ve hızlı bir şekilde, satın aldığı şarkılar tutmasa da kumar oynama ve ümit verme konusunda usta olduğu için (telif haklarının tamamını satın alarak) eski ya da yeni rapçileri direkt kıskacına alabiliyor. Çevremizde şahit olduğumuz, desteklediğimiz insanların haricindeki rap müzik üreten insanlar içinde de bu deneysel çalışmaları görmek pek de mümkün olmuyor. Bunun sosyolojik ve politik nedenleri elbette çok daha derin. Biz sadece para kazanıp şöhret sahibi olmak için rap müziğe başlamış, bırakıp rüzgar arkadan esiyor diye geri dönmüş sanatçılardan değiliz. Müziğimizi değişen ve gelişen teknolojiyle birleştirip, mümkün olduğunca dönemin sound’larına hakim olup parçalarımıza entegre ediyoruz. Hal böyleyken de kendimizi ülkemizdeki rap müzik konusunda avangart olarak tanımlamaktan çekinmiyoruz.
Avangart tabirinin hakkını veren en sevdiğiniz müzikal çalışmalar neler?
Bu tabiri müzikte kullanmayı denemek çok ürkütücü ve büyük bir anlamın hakkını veremeyecek gibi hissettiriyor; ama bu kelimenin yenilikçi ve deneysel tüm çalışmaları nitelendirmek için kullandığımızı düşünürsek ilk aklımıza gelen örnekler Wu-Tang Clan’ın Enter The Wu-Tang (36 Chambers) albümü, MF DOOM & Madlib’in ortak albümü Madvillainy ve son olarak Aphex Twin’in Selected Ambient Works 85-92 albümü diyebiliriz.
Fiziksel üretim sürecine de değinmeden geçmeyelim, albümün yaratım hikayesi ne zaman başladı, nasıl ilerledi, hangi fiziksel ya da dijital araçlardan yararlandınız? (Yeg, senin prodüksiyon çalışman loş bir ışık yayıyor diyebilirim etrafa.)
Dipnot: Avangart: Servet Düşmanı albümünü yapmaya başlamadan önce 2019’un başlarından beri üzerinde çalıştığımız farklı bir albümümüz vardı aslında. Hatta bu albüm beş, altı aylık bir süreçle bitebilecek bir aşamaya gelmişti. Sonra Yeg, stüdyoda altyapı yaparken dikkatimi çeken bir şey duydum ve bu duyduğum ses ‘’Dergâh’’ın altyapısıydı. Konuştuktan sonra altyapıyı alıp, yan odada söz yazmaya başlamıştım. Bu sırada Yeg hemen başka bir altyapı daha yapmaya başlamıştı, ama bundan haberim yoktu tabii ki. Sonra demo kaydedelim diye yanına gittiğim zaman ‘’Bir de böyle bir şey yaptım, bu nasıl?’’ diye sordu. Yeni yaptığı altyapı ise ‘’Ağaçlardan Bihaber’’in altyapısıydı. Üzerinde çalıştığımız ve bitirmek üzere olduğumuz albüme bir anda ara verip bundan dört, beş şarkılık bir EP yapalım dedik. Tamamı tek verse tek nakarattan oluşan bir EP. Ama bu tuhaf çalışma hızımız kesilmeyince altyapılar, aklımıza gelen fikirler çoğaldı ve EP’yi albüme dönüştürecek bir hale geldi.
Yeg: Öncelikle güzel betimlemen için teşekkür ederim Deniz. Prodüksiyon kısmında kullandığım fiziksel araçlar bu albümde çok da sıra dışı değil açıkçası. Stüdyomuzdaki bir bilgisayar, iki adet referans monitör ve bir ses kartını kullanmayı tercih ederek geçirdim bu süreci. Prodüksiyon kısmında 9 şarkıda tek olarak çalıştım ancak ‘’Cehennemde Yaşayanlar’’ı aynı zamanda albümümüzün mastering mühendisi olan Turgay Poyraz Yıkılmaz ile beraber yaptık. Parçanın intro ve outro bölümündeki aranjman kendisine ait. Söylemeden geçemeyeceğim bir fark aslında vokal kayıtları sürecinde. Albümün sound’unu daha iyi yakalayıp, daha natürel bir vokale sahip olmak adına tüm kayıtları Shure SM58 dinamik mikrofon ile almayı tercih ettim. Teşekkürler Jay-Z, teşekkürler Jimmy Douglass. 🙂
Albümdeki dört konukla nasıl iletişime geçtiniz ve şarkılar üstünde birlikte nasıl çalıştınız?
İlk iletişime geçtiğimiz sanatçı Se7en of 34 oldu. Aslında uzun yıllardır Se7en haricindeki diğer üç sanatçıyla sürekli iletişim halindeydik ve birlikte üretip, konserlerde birlikte sahneye çıkıyorduk. Sorgu ile zaten kapı komşusuyuz desek az olmaz. Albümdeki konuk sanatçıların heyecanının ve ilgisinin bizim sürecimizle eşdeğer olması, albümün şekillenmesine epey katkı sağladı. Yeg, Çağrı Sinci’nin sahnelerine uzun süredir arkasında DJ olarak, Dipnot da aynı şekilde konuk sanatçı olarak katılıyordu. Artık ÇS düeti kaçınılmaz bir hal almıştı. Keza Savai ile de uzun süredir tanışıyor, ortak bir şeyler yapmak için fırsat kolluyorduk. Se7en’la ise 2022 yılında Farazi ve Sorgu’nun düzenlediği konserde tanıştık diyebiliriz. Çalışma sürecimizde ise sanatçılar hazır demo kayıtlarımızı dinlediler, kendi bölümlerini yazmaya, kaydetmeye ve demolar göndermeye başladılar. En hızlı reaksiyonu Se7en verdi ki albümdeki en sıra dışı hikayelerinden biri onun verse‘ü bence. “Haziranda Öldürmek Zor”un altyapısını Se7en’a gönderdikten bir saat sonra kendi bölümünü ses kaydı olarak göndermişti. Hatırladıkça şaşırıyoruz. 🙂
Bu seçkiden yaratması en kolay ve en zor iki şarkıyı seçecek olsanız bunlar hangileri olurdu?
Yeg: Ben ‘’Cehennemde Yaşayanlar’’ı en zor şarkılardan biri olarak seçebilirim kesinlikle. Gerek altyapıda, gerek vokallerde bir araya getirilmesi en zor ve en çok materyal bulunan parça buydu çünkü. Seçeceğim diğer en zor şarkı ise ‘’Dergâh’’. ‘’Son Akşam Yemeği’’ ve ‘’Ağaçlardan Bihaber’’ ise prodüktör olarak benim açımdan yaratması en kolay şarkılardı.
Dipnot: Benim için vokal uyumunu sağlamak epey zordu. Teknik açıdan farklı bir şeyler deniyorduk. O yüzden en zorlandığım ‘’Cehennemde Yaşayanlar’’ ve ‘’Son Akşam Yemeği’’ olabilir. Düşündüğünüz ve yazdığınız şeyi karşıya geçirmek epey zor. Yorucuydu. Bununla birlikte ‘en kolay’ olarak “Dergâh”ı seçebilirim. “Dergâh”ı hazırlarken albümden haberimiz yoktu, kendimi müziğe epey kaptırmıştım. Her şey çok hızlı gelişmişti. Bu bilinçsiz yaklaşım albümü doğurdu. Bu tarz refleksleri seviyorum.
Kapak tasarımında kimin imzası var?
Kapak tasarımını Midjourney Bot yazılımı üstünden tasarladık. Denemeler yaparken yazılıma verdiğimiz kelimelerin karşılığının bizi bu kadar etkileyecek, albümü bu kadar yansıtacak bir forma ulaşmasını hiç tahmin etmiyorduk açıkçası. Muhakkak başka yazılımları kullanarak şarkı kapağını yapay zekaya yaptırmış olan sanatçılar vardır ama Türkiye’de albüm kapağı olarak kullanmayı ilk biz tercih ettik diye hatırlıyorum. Kapak tasarımındaki hataların giderilme işlemini ise ekibimizden Metehan Gülbay üstlendi.
Sıra minik bir oyunda: Arama geçmişinizde görünen son üç şarkıyı istiyorum ikinizden de.
Yeg: Fazıl Say – “İlk Şarkılar”, Pink Floyd – “The Division Bell”, Ari Barokas – “Bu Toprak Senin.”
Dipnot: Nas – “Thun”, Queen – “Face It Alone”, Nas & The-Dream – “Adam and Eve.”
2022 yeni bitmişken şunu da ekleyeyim, bu sene en çok kimleri dinlediniz?
Yeg: Kanye West, Kendrick Lamar, Jay-Z, Puma Blue, Massive Attack.
Dipnot: Nas, Queen, Muse, Fazıl Say.
Sanatın en büyük gücü ve zayıflığı nedir sizce?
Biz sosyal, politik ve ekonomik dönüşüm için sanatın gücünün en acil ve en hızlı yollardan birisi olduğu konusunda ısrar ediyoruz. Bununla beraber içinde bulunduğumuz müzik sektörünün büyümesi ve aynı paralellikle geriye düşmesi yukarıda bahsettiğimiz ısrarı doğruluyor.
Benim sorularım bitti, sizin ekleyeceğiniz bir şey var mı?
Bizi bu güzel röportaja davet ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi ve tüm okurları lansman konserimize de bekliyoruz. Sağlıcakla kalın, sevgiler…