Pulitzer ödüllü bestekâr Caroline Shaw, Attacca Quartet ile birlikte çıkarttığı Orange albümü ile yaylı enstümanlara bir aşk mektubu yazıyor. 2013 yılında “Partita for 8 Voices” bestesi ile 30 yaşında Pulitzer ödülüne lâyık görülen en genç bestekâr ünvanını kazanan Shaw, çoğu bestecinin kendisini elektronik ritmlere mahkum ettiği bu dönemde yaylı çalgıların zengin sesleri ile ortaya büyüleyici melodiler çıkartıyor.
Shaw ve The Attacca Quartet (keman virtüözleri Amy Schroeder ve Keiko Tokunaga, viyolada Nathan Schram, ve çellist Andrew Yee) bu albüm ile organik müziğin hâla daha hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu bizlere hatırlatıyor. Orange için çift yönlü bir albüm diyebiliriz, çünkü içerisindeki besteler bir yandan Monte Verdi, Haydn ve Bach gibi klasik müziğin büyük bestecilerine saygı duruşunda bulunurken bir yandan da Shaw ‘ın isyankar ve inovatif kimliği ile klasiklere meydan okuyuşunu ustaca bir araya geliyor.
5 bölüme ayırdığı albümü kendi bahçesinde bir gezinti olarak betimleyen Shaw ve ona eşlik eden The Attacca Quartet virtüözleri ile müziğin doğal dengesini buluyor ve her şeyi doğal bir harmoni içerisinde dinleyiciye sunuyor. Görkemli pasajlar içerisine ustaca yerleştirilen pizzicato tınıları, beklenmedik anlarda notaları birleştiren portamentolar harmanlanarak olağan dışı besteler ortaya çıkartıyorlar.
Limestone & Felt bestesini yaparken kendisini bir katolik katedralinde hayal ettiğini söyleyen Shaw, katedraldeki orgdan yükselen seslerin duvarlara çarpıp onu sarmalayışını notalara döküyor. Valencia ‘yı bestelerken marketten alınmış bir portakalın hatlarını gözünde canlandırıp notalar ile bu objeyi müziğe döküşünü dinliyoruz.Entr’acte, bestesinin yükselişinde kalın bir pizzicatonun ardından aniden pivota ulaşan keman sesleri ile bizleri büyüleyen Shaw, günümüzün en kıymetli bestekârlarından biri olarak kabul edilmesini bu albüm ile taçlandırıyor.