Her sanat alanında ve kültür ögesinde olduğu gibi müzikte de toplumca kabul edilen değer belirleyici figürler, platformlar ve yayınlar var. Değer belirleyiciler bu alandaki bilgisi ve otoritesi toplumca kabul edilen taraflar olabileceği gibi kümülatif bir şekilde fikir birikmesiyle toplum da bu rolü üstlenebiliyor. İlki için örnek olarak Anthony Fantano (theneedledrop) veya Pitchfork, ikincisi için ise Rate Your Music’teki skorlar veya /mu/ gibi forumlardaki topluluklar verilebilir. Müzik konusunda bu tip mecralardan etkilenmeye başlamak bir çeşit tavşan deliği yaratarak insanları bu topluluklar içerisinde kurulmuş tekdüze bir beğeniye itebiliyor.
Müziğe ilgisinde ve beğenisinde bu çevrimiçi toplulukların bir katkısı bulunan insanların en sevdiği 50 albümü listeletseniz genellikle listeler arası çok bir fark olmaz. Yankı odaları bir insanın fikrini tekrar tekrar başkalarından ve medyadan duymasıyla güçlenmesi sonucu oluşur. Bu topluluklar ve platformlar da müzik kültürü için aynı etkiye sahip olabiliyor. Bazı yüceltilen sanat eserleri göklere çıkarılırken, bazı (genellikle ana akım kültürde popüler olan) müzikler aşağılanıyor. Bu fikirler birbirini destekleyerek çığ etkisi yaratıyor ve fikirler güçlenerek aradaki açıklık artıyor.
/Mu/ 4chan’deki bir müzik forumu olarak ortaya çıktıktan sonra günümüze dek insanların müzik zevki üzerinde bir etkiye sahip olmayı başarabildi. Bu topluluğun seçtiği ve başarılı bulduğu albümler /mu/core olarak adlandırılıyor. Bu albümlerin bir kısmı yankı odaları içerisinde o kadar önemli bir konumda ki onları beğenmemek çok nadir bir şekilde ifade edilen bir durumdur. Gerçekten albümlerinde evrensel bir şekilde beğeniliyor mu olduğu yoksa insanların zevksiz veya eseri anlamamış olmaktan korktuğundan mı bu durumun yaşandığı belirsizdir. Bu topluluklar üzerinden insanlar; bir “iyi müzik” nosyonunu içselleştiriyor ve bazen onun dışına adım atmanın, kendi fikirlerinin çoğunluğun fikriyle çelişmesinin kendilerinde bir eksiklik veya hata olduğuna, zevklerini düşündükleri kadar iyi olmadığına yol açıyor. Bu özgüvensizliğin sebebi de genellikle toplum içerisinde entelektüelliğin fetişizasyonu olarak görülebilir. Ödüller, puanlama siteleri, yayınlar ve yorumcular, bir şekilde sanatı değerlendirmek için bir ölçüt sağlamaya yarar. Bazı sanat eserlerinin ve daha geniş boyutta kültürel ögelerin başarısını rasyonalize eder ve meşrulaştırır.
Kendisini kültürlü ve sanat konusunda bilgili gören insanlar çoğunlukla popüler kültürdeki sanata bir kibirle yaklaşırlar. Yüksek kültür kavramı estetik ve entelektüel bir boyutta tatmin eden ve seçkin bir zevki sinyalleyen sanat eserleri için yaratılmıştır. Yüzyıllardır elitist bir şekilde kullanılan bu kavram, neredeyse her zaman genel halkın beğenisine sahip olan ögeleri aşağılamıştır. Müzik basınlarını ve kişiliklerini ilahlaştıran insanlar ve yarattıkları yankı odaları kendilerini yüksek kültür tükettiklerine inandırırlar. Bu nedenle de halkın tükettiği ile “gerçek sanat” arasına bir mesafe koyma gereği duyarlar.
Halktan kopuk bir sanat algısı, toplum içerisinde aydınlık seviyesi üzerinden bir hiyerarşi oluşturur. Yüksek kültür algısı da tam bu nedenle, tarih boyu tekrar tekrar yanlış ata oynamış, yanlış sanatı aşağılamıştır. Örneğin, yüzyıllar boyunca roman ciddiye alınmayacak bir sanat dalı olarak görüldü ve romanlarla ilgilenen sanatçılar ve toplum aşağı görüldü. Şu an ise edebi kanunun çoğunluğunu romanlar oluşturuyor. Yaratılmaya çalışan objektif bir güzel müzik algısı olabileceği ve bu konuda kritiklerin, basının bir yetkisi olduğu fikri tarihte çeşitli defa yapılmıştır ve yapılmaya da devam edecektir. Sanat çevrelerinin algısı eninde sonunda topluma yetişir ve zaten hep öyle düşünüyorlarmış gibi davranır.