Blonde: Zaman içerisine dağılmış bir albüm

1

Eğer etrafıyla müzik konuşan bir insansanız belki fark ettiğiniz üzere Frank Ocean’ı basitçe sevmek diye bir şey yoktur. Ya bir omuz silkmeyle karşılaşırsınız ya da karşınızdaki insanın Frank Ocean’ın tanrı olduğuna inandığına ikna olacağınız bir tepkiyle. Peki ama Frank Ocean’ı bu kadar özel yapan nedir? Bu soru daha yayınlanalı 7 sene geçmiş olmasına rağmen bir sürü insan tarafından modern klasik olarak adlandırılmış albümü Blonde‘un sunduğu duygusal zenginlik incelenerek cevaplanabilir.

2

Frank Ocean’ın söz yazımı kişisel deneyimlerden ve duygulardan beslenmesine rağmen evrensel bir şekilde insanların bağlanabildiği hisler sunuyor. Albüm boyunca motif olarak kullandığı arabalar, kendi araba merakından kaynaklanıyor ve hayatının farklı noktalarında bulunduğu durumları o arabalarla bağdaştırdığını gösteriyor. Frank’in hayatındaki önemlerini tam olarak anlayamayacak olsak da geçmişi hatırlarken söz ettiği bu arabalar hissettiği nostaljiyi çok net bir şekilde aktarabiliyor. Blonde’un söz yazımı olarak parladığı yerler de tam olarak bu şekilde: Frank’in deneyiminin spesifik detaylarıyla bize kendi hayatımızı hatırlatabildiği anlar.

3

Bütün albüm anılar içerisinde geçiyor. Hem şarkı içerisinde zamanlar arası atlamalar ve geriye dönüşlerden, hem de sonik elementlerden dolayı sanki nostalji duygusunun önderliğinde bir yolculuktaymış gibi hissettiriyor. İlk şarkı “Nikes”in sonunda gelecek konusunda verdiği vaatler sırasında enstrümantasyon da yumuşayarak hem Frank’in duygularını hem de zamanın değişimini hissettiriyor. Zaman içerisinde seyahat ediyormuş hissini her seferinde müzikal bir boyutta da aktarabiliyor. Bu albümü bu kadar evrensel yapan, belki de geçmişe özlemi ve zamanın insan ilişkilerine etkisini en iyi şekilde yansıtan sanat eserlerinden biri olması. 

Oksimoron gibi duyulsa da kişiselleşmeden evrensel bir duygu yaratmak zordur. Artık sıkça dalga geçilir hâle gelmiş klişe aşk şarkılarında dalga geçilen duygusal boşluk gerçek anlamda kişisel bir şey içermemesinden kaynaklıdır. Olabildiğince geniş bir kitleye hitap etmek için detaylardan ve bağlamdan soyutlanan bir aşk şarkısı yapay hissettirir. Gerçek duygusal yoğunluk ise ne kadar niş ve sanatçı hariç belki de kimsenin yaşamadığı bir deneyim olsa da bunu yansıtmaktan gelir. Çünkü dinleyici saf bir duygu gördüğünde içinde kendinden bir şeyler bulmayı başarır. Frank’in albüm boyunca yarattığı yer ve zaman hissinin spesifikliği, insanların bu duygulara daha da bağlanmalarına yol açar. Hiçbir zaman o yerde, o zamanda, o kişiyle bulunmamış olsa da duygunun gerçekliği ve yaşanmışlığı sayesinde kendilerini bambaşka bir yerde, bambaşka bir zamanda, bambaşka biriyle hayal edip onu özleyebilir veya ona uzanmaya çalışabilirler.

İnsanların Blonde’u bu kadar özel bir yerde tutmasının sebebi, Blonde’un her insana kendi duygusal yolculuğunu yaşatabilmesidir. İki farklı insan aynı deneyimi yaşamaz. Biri dinlediğinde bir çatıda en yakın dostlarıyladır, biri ilk aşkıyla sahil kenarında, biri babasıyla arabada. Zamana ve insanların kolektif deneyimine dağılmış bir albümdür Blonde.