Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Mülkiye ve Hariciye’de görevlerde bulunmuş Rum-Katolik milletinden Nasri Franko Paşa‘nın 5 çocuğundan biridir. Babası Nasri Franko Paşa, Katolik Rum Osmanlı tebaasındandı. Önce Hariciye’de deavi memuru olarak işe başlayan Nasri Franko Paşa’nın işe başladığı yıl bilinmemektedir. Yusuf Franko ise Franko Paşa’nın oğulları arasında kendisi gibi paşa rütbesine sahip tek oğludur. Kardeşleri gibi o da dönemin önemli öğretmenlerinden dersler görmüştür. Türkçe, Fransızca okuyup yazıyor, Arapça, Rumca ve İtayanca konuşuyordu. Henüz genç yaşında iken mümeyyiz-i saniliğe tayin edildi. Buna ilaveten Hariciye Nezaretinde bulunan Muhtelif Rusya Komisyonu‘nun ve Hilaf-ı Ahmer Cemiyeti’nin katipliklerinde bulundu. Hayatının uzun bir döneminde bilfiil devlet için çalıştı, çalışkan ve üst düzey bir bürokrattı. Yaptığı hizmetler nedeniyle birçok ödüle ve nişana layık görüldü. Fakat yaşadığı dönem ve yaptığı iş nedeniyle karikatürist kimliğini geri planda tutmuştur. Bir bürokrat olarak dönemin yönetim biçimindeki yanlışları, yöneticileri ve siyasi ortamı karikatürleriyle eleştirmiş ve bu sebepten karikatürist kimliği öldükten sonra ancak anlaşılmıştır. Bulunan karikatürleri, meçhul bir karikatür üstadının elverişsiz bir zemin ve zamanda sanat marifetini nasıl gizlemek zorunda kaldığının trajik şahitleridir. Kendini çizdiği bir karikatürde dönemin elverişsiz ortamını başarıyla karikatürüne aksettirmiş, kendisini etrafındaki insanlar tarafından siyasi eleştirileri nedeniyle idam ettirilirken betimlemiştir. Bu karikatürden anlaşılan, karikatürist kimliğini gizlemek zorunda olduğu ve ortaya çıktığında yaşayacağını düşündüğü trajik sıkıntılardır.
1894-1896 yılları boyunca yaptığı karikatürleri bir albümde toplamıştır. Lübnan Mutasarrıflığı ve Hariciye Nazırlığı gibi çok önemli noktalara yükselmesi ve devletin kritik noktalarında çalışması nedeniyle 1896 yılında karikatür tutkusundan vazgeçmek zorunda kalmıştır. Politik ve Bürokratik eleştirilerin son dönemlerini yaşayan Osmanlı’da hicivli karikatürler çizmek bir bürokrat için riskli bir konudur. Fakat albümün son sayfasında kendini astığı karikatürle zekice bir nokta koyar. Yusuf Franko karikatüristi öldürür, albümü kapatır. Bu albümün bulunma hikayesi de ayrı bir trajedidir. 1957 yılında Amerikalı bir aile bu albümü, İstanbul’da bir halıcı dükkanında görüp satın almışlardır. O güne kadar hiçbir şekilde değeri bilinmemiş ve gün yüzüne çıkana kadar hiç kimse Yusuf Franko’nun adını dahi duymamıştır, hatta çoğu karikatürist varlığından günümüzde bile haberdar değildir. Değeri sonradan anlaşılan bu albüm, Toronto Aga Khan Müzesi küratörü sayesinde Bahattin Öztuncay tarafından farkedilmiş ve 2016’da Ömer K. Koç Koleksiyonu’na kazandırılmıştır.
ANAMED‘in düzenlediği Yusuf Franko sergisi ile ilk olarak karikatürleri izleyici karşısına çıkmıştır. Sergiye oldukça emek verilmiş, kuklalarla canlandırmaların yapıldığı bir şekilde düzenlenmiştir. Karikatürleri 19. yüzyıl sonu Beyoğlu/Pera semtinin kendisinin de dahil olduğu sosyal renkli yaşantısı ve İstanbul’un o dönemdeki küresel mekanlarını görme imkanı sunan, yapıldığı dönemi baz alarak düşününce eşsiz ve özel çizgileri barındıran niteliktedir. Karikatür karakterleri genel olarak 19.yüzyıl sonu zengin kapitalistleri, yüksek cemiyet mensupları, Osmanlı paşaları, Levantenler, sanatçılar ve diplomatların hiciv yüklü portrelerinden oluşmaktadır. Karikatür portrelerinin yüz ve mimiklerine onların ruhani hallerini oldukça güzel aksettirmiştir, bu açıdan baktığımızda dışavurumcu karikatürler çizdiği rahatlıkla söylenebilir. Karikatür sanatı açısından düşünüldüğünde Yusuf Franko ülkemizde bu sanatı icra etmiş ilklerden biridir. Günümüzde dahi hala çizilemeyen karikatürler çizmiş, sadece çizgisel bir karikatür geleneğini benimsemek yerine, daha sanatsal açıdan, portre sanatına uygun ve dışavurumcu şekilde eserlerini üretmiştir.