Jean-Léon Gérôme’un Pollice Verso isimli eserine bakıyoruz. Bu fırça darbelerinin ardında keşfedilmeyi bekleyen anlamların yanında, acaba ona baktığımızda aklımızda hangi şarkılar çalacak?
İlk bakışta, gladyatörün zaferini ilan etmesine ramak kalmış bir sahneye bakıyormuşuz gibi, sanki bu vahşet oyunundan anlamsız bir keyif alan kalabalığın işareti vermesiyle yere yatırdığı rakibinin zar zor atan kalbini, boynuna saplayacağı son bıçak darbesiyle şip şak durdurmaya hazır, kalabalığın keyifle doldurduğu aynı anlamsızlığı gurur ve gücün verdiği haz ile dolduran bu savaşçı, duruşuyla bize şovun yıldızı olduğunu ilan ediyor.
Gözlerimizi biraz daha yukarılarda gezdirince kalabalıkta kesiliyor dikkatimiz. Eğlence adı altında düzenlenmiş bu anlamsızlığın içinde öfkeli ve kindarlar. Aşk ile yanıp tutuştukları tek şey daha çok kan, daha çok yere savrulmuş iç organlar. Belki de çocukların anne babalarından ne gördüyse onu yapmaları gibi, imparatorlarından; ana, baba, devlet ve yuva yerini koydukları figürden aynı şeyleri gördüklerinden tüm bu manzaraya fanatik bir şekilde ayak uydurmaları. Yine de siz buna yalnızca insanlıktan umudunu kesmemiş birinin kılıf uydurması diyebilirsiniz. Sebep olarak şartların ve dönemin de etkisiyle insanın içindeki saf kötülüğü daha çok beslemesinin sonucunda ortaya çıkan bir görüntü de olabilir.
Daha da detaylı baktığımızda, gözümüze çarpan yüz ifadeleri ve renklerle karşılaşıyoruz. Kim bilir belki sanatçı o ifadelerin içinde, yerde can çekişmekte olan ve diğerlerindeki aynı anlamsızlığı artık ölümün soğuk selamına teslim etmiş ve belki de sonunda anlamı bulmuş savaşçının bir arkadaşını ya da bir komşusunu gizlemiştir. İstemeyerek baş parmağıyla ölüm fermanına imza atanların arasında olmanın bireysel utancını yüzüne yansıtıyor ve derinlerde bir yerde yükselmeye başlayan işe yaramaz vicdanıyla indirmiş olduğu baş parmağını o öfkeli kalabalığın içinde yukarı kaldırmaya cüret ederse sonuçlarını hayalinde canlandıracak kadar örneğini gördüğünden aşağıda tutmayı ve bu sahnenin çabucak geçmesini bekliyordur.
Bunları göz önüne alarak en başa döndüğünüzde ve esere genel olarak baktığınızda siz ne görüyorsunuz?