Düşlere davetiye sunan yepyeni bir yerli proje: Shoegaze ve dream pop ve neo-saykodelik müzik kulvarlarında bir meltem misali salınan Astrovelvet‘in ilk uzunçaları Yaz Sabahı Portreleri, dinleyene renkli -anlaşılan o ki bilhassa pembe renkte- rüyalar gördürüyor.
Müziğin arkasındaki isimler hakkında bilgi edinmek kolay değil, biz duyduğumuza yoğunlaşalım: Albümün hüzünlüden çok umutlu ve hayalperest bir tınıya sahip olması, işittiğimiz portrelerin neden yaz sabahına ait olduğuna dair ipucu teşkil ediyor gibi. Reverb dokunuşları daha ilk şarkının ilk saniyelerinde tam gaz önümüze sunuluyor. “Pembe Büyük Patlama“dan itibaren devreye giren vokaller, yine efektlerin filtresinden geçirilerek kasıtlı biçimde arka planda, anlaşılmaz kalıyor. Belki yeterince inanırsak anlamlı sözler çıkarabiliriz, heyhat rüyalar aleminde böylesi ne kadar anlamlı olur, onu da sorgulamak gerek. Yine de “Pembe Tatlı Sakız” ismine layık görülmüş bir şarkının sözlerinde neler geçtiğini keşfetmek ilginç olabilirdi.
Gün doğumlarından geceye, oradan tekrar sabaha savrulan ardıl şarkı başlıkları düşlerin zamansızlığı üstüne daha iyi fikirler veriyor insana, mevzubahis şarkılarda duyduğumuz mayışmış ama içten içe enerjik notalar ise bu zamansızlığın haletiruhiye haritasını çıkarıyor. Bir de Twin Peaks göndermeli şarkı “Audrey Horne” var ki, zihnimizde David Lynch‘in evrenleri ile haklı paralellikler yaratıyor.
Hexe Records etiketiyle çıkan Yaz Sabahı Portreleri, tını bazında eski shoegaze projelerinden hayli tanıdık dursa da yarattığı notalar denizinde yüz yüze geldiğimiz enerji, Astrovelvet’i takip edilmesi gereken bir proje olarak not düşmemize kapı açıyor. Siz de kulaklarınıza ve düşlerinize bir şans vermekten çekinmeyin.