Şarkılarında tanımlayamadığım, tanımlayamadıkça heyecanlandığım ve tekrar tekrar dinlesem de etkisinden çıkamadığımı hissettiğim; anımsanan ama tam olarak hatırlanamayan, acının ve kavuşamayanların hikayesi var, büyülü bir şeyler var. Çağdaş Burak Doğan, sahne adıyla Anatolian Sessions, İstanbul’da doğdu ve büyüdü. Elektronik müziğe olan tutkusu 12-13 yaşlarında başlamış ve bu süreç kendini bulana kadar devam etmiş. Anadolu’nun zengin kültürünü elektronik ve spiritüel seslerle harmanlanmış hikayelerle sunarken, bizlere Anadolu dünyasında eşsiz bir yolculuğa çıkmak kalıyor. Yarattığı “Anadolu” konseptinin hikayesini öğrenebilmek adına Anatolian Sessions ile bir röportaj gerçekleştirdik.
-Nedir bu şarkıların büyüsü?
-Şarkıların insanlara bu kadar hitap etmesi, derinleşmesi ve samimi gelmesinin nedenlerinden biri yaratmış olduğum konseptin ta kendisidir: “Anadolu”. Anadolu içinde bir sürü hikayeler barındıran, acının ve kavuşamayanların coğrafyasıdır. Şarkılarımda genellikle “hikaye” odaklı çalışıyorum. Yaratmış olduğum bir sürü eserde Anadolu’da geçen hikayeleri anlatıyorum. Hikayelerle alakalı kurduğum bağı elektronik ve spiritüel seslerle harmanlamaya çalışıyorum. Sadece Anadolu’da var olan hikayelerden beslenmiyorum.Bazen çocukluğumun derinlerinde yatan türküleri, etnik düzenlemeleri de kendimce yorumlayıp dinleyiciye ulaştırmaya çalışıyorum. Anadolu’da bulunan bütün kültürleri yansıtmaya çalışıyorum ve yansıtmaya çalıştıkça Anadolu’nun kültürel zenginliğine tekrar tekrar aşık oluyorum.Bugüne kadar şarkılarımda Anadolu’da var olan 5 farklı dili kullandım ve daha keşfedecek dillerin de var olduğunu düşünüyorum.
-“Anadolu” konseptini yaratma fikri nasıl ortaya çıktı?
-Anadolu konseptinin ortaya çıkış hikayesi şöyle oldu, izlediğin bir belgesel içimde var olan Anadolu aşkını iyice tetikledi ve başlarda sadece kendim için düzenlemeler yapmaya başladım. Bu düzenlemeleri eş, dost, yakın arkadaşlarıma dinletiyordum. Onlar benim internette paylaşmam için biraz ısrarcı olunca, internette paylaşmaya başladım. İlk başlarda bu kadar elektronikleşmeyen, daha soft ve daha minimal düzenlemeler yapıyordum. Fakat 2 yıllık bir süreç içinde Anatolian Sessions bugün ki halini aldı.
-Şu ana kadar 5 farklı dil kullandınız şarkılarınızda, bu dillerin ortak bir paydası var mı sizce? Farklılığın sadece dilde, duygularınsa benzer nitelikte olduğunu söyleyebilir miyiz?
-Dillerin ortak paydası aynı hikayelerin farklı dillerde aynı coğrafyada yaşanmış olması, o yüzden kesinlikle dillerin farklı ama duyguların ortak olduğu düşüncesindeyim.
-Ülkemizde bir çok popüler janr varken neden bu janrda yapmakta karar kıldınız? Sizi bu tarza ne itti?
-Bu sorunun cevabı ilk verdiğim cevapla paralel aslında. Beğendiğim etnik şarkıları elektronik ritimlerle harmanlayarak, kendime özel şeyler yapmaya başladım ve bunu herhangi bir kalıba sokmak istemedim çünkü beğendiğim bir parçayı dinlerken “Şöyle nasıl olurdu?” diyerek başladım yola ve nasıl duymak istiyorsam öyle davrandım.
-Yakın zamanda dinleyicileri yeni bir single, EP veya albüm bekliyor mu?
-Yakın zamanda bir single olacak. Haziran ayında beni çok heyecanlandıran bir single yayınlanacak. Onun dışında Temmuz veya Ağustos’ta bir EP, Ekim ayında’da bir EP ve 2020 yılında Anadolu konseptini yansıtan 7 parçalık bir albüm planlıyorum.