İyi bir gizem romanının olmazsa olmaz niteliklerinden biri, okurun ilgisini baştan sona canlı tutabilmesi, bir sonraki sayfayı okura iple çektirmesidir. Tabi böylesi romanlarda olay örgüsüne dair genel anlamda somut bir fikre kavuşuruz. Afrodeo‘nun müziği, olan bitenleri gözümüzün önüne bağlamından koparıp yeniden kurgulayarak getirmesi ile daha çok bir David Lynch filmini andırıyor. Anlatısına ilgimizi daima canlı tutan bir gizem perdesini ekleyerek ise oldukça sürükleyici, gerilimli bir radyo tiyatrosuna dönüşüyor. Üstelik elimizde somut bir hikaye olmadığından senaryoyu kendimiz yazabiliyoruz. Bu anlamda bile oldukça özgürleştirici bir eser var karşımızda.
Tasvir edilen hikaye anlık, devamının gelmemesi yazgısıyla lanetlenmiş bir karşılaşmanın hikayesi olabilir pekala. Kulağa ulaştığı anda yüreğe korku salan fısıltılar, ömrümüzde duymadığımız kadar ürkütücü ‘günaydın’ mesajları, insanı mevcut anın içine hapseden loop’lar ve yaşadığımız topluma dair çok tanıdık korku hisleri birbiri ardına diziliyor. “Güneş uzakta, kara uzakta,” gibi umuttan ırak görünen kelamlar, mizantropiye, antinatalizme, nihilizme meylettikçe dinleyiciye ironik biçimde güç veriyor. Yaşadığı dünyanın çirkinliklerini gören, tam da bu yüzden nasıl hareket edeceğini bilen karakterlere kulak veriyoruz sanki. Müziğin -bilhassa hip-hop vokallerinin- insana verdiği olumlu enerji, dinlediğimiz şeyleri daha az korkutucu ya da esrarengiz kılmasa da bu bilinmezliğin tekinsizliğine çekicilik kazandırıyor. Ve yolun sonunda Afrodeo, albüm başlığında yer verdiği ifadeye emanet ediyor bizi: “Onu bir daha görmedim.”
Afrodeo mahlasıyla 2013’ten beri Viyana’da müzik üretmeyi sürdüren Evrim Kuzu, Onu Bir Daha Görmedim‘de kendini bir kez daha deneysel deryaların dalgalarına teslim edip ortaya etkileyici bir iş koyuyor. Biz de her dinleyişte yazardan yeni bir gizem romanı okuyormuşcasına sayfaları sabırsızlıkla çeviriyoruz.