Modern progresif rock sahnesinde Norveç’in kendine has, hatırı sayılır bir yeri var. Gazpacho, Motorpsycho, Leprous, Ulver, Virus, Ihsahn diye uzayıp giden Norveçli prog’cular listesinin belki de en “sapına kadar progresif rock” olan üyesi ise Wobbler. Listenin en iyisi oldukları tarzında bir sav öne sürmüyorum; ama tarzlarını oldukça koyu tonlarda ve fazlasıyla 70’ler usulünde yaşadıkları kesin. Sound konusunda başta Yes olmak üzere King Crimson, Genesis, Gentle Giant gibi çok sayıda dinozor grubu akla getiriyor Wobbler’ın müziği; lakin bu ses manzarasının içinde sadece Wobbler’a has birtakım ögeler de mevcut. Klasik progresif gruplarını ihya ederken inceden taklit gibi de tınlamamak elde edilmesi güç bir başarıdır; ancak Wobbler bunu önceki 3 albümünde başardı. Altı senelik bir sessizlik sonrası ortaya çıkan, çok güzel isimlendirilmiş yeni albümleri From Silence to Somewhere ile hasret giderme vakti geldi.
Dört şarkılık bu yeni repertuarda klasik bir progresif albümünden bekleyebileceğiniz her şey var: Uzunluğu 20 dakikaya kadar çıkan şarkılar; klavyelerden ‘harpsikord’lara, mellotron’lardan klarnetlere uzanan bir enstrüman okyanusu; teatral bir vokal perdesi… Bütün bunlar From Silence to Somewhere’de önceki Wobbler albümlerinden daha usta bir şekilde icra ediliyor. Yıllar süren sessizlik belli ki boşuna değilmiş, Wobbler kariyerinin başyapıtını ve senenin en iyi progresif albümlerinden birini çıkarmak üzere aramıza hoş gelmiş. Eskilere selam çakarken yeni dinamiklerde peydahlayan 20 dakikalık ama fazlasıyla kısa açılış parçası “From Silence to Somewhere” bu durumu müjdeliyor. Etkileyici bir geçiş pasajı olan “Rendered in Shades of Green”, bizi sıradaki harikaya götürüyor: “Fermented Hours” “Yes” referanslarını en yoğun tonlarıyla hissettiğimiz parça. Kapanışı yapan “Foxlight” ise albümün yıllar içinde efsaneleşmeye aday zirve noktası. Gerçek bir kaos, ince düşünülmüş bir delilik dinliyoruz; bir beste tohumu 13 dakikada ne kadar viraj aşabilirse bu parça da hepsini korkusuzca aşıyor, büyüdükçe bizi de içine çekiyor, tek bir vuruşu bile ıskalamıyor.
Progresif rockını eski usul seven tüm dinleyiciler, Wobbler’ın sunduğu bu son müzik deneyiminden mutlu mesut ayrılacaklardır. Türün meraklıları için plak koleksiyonlarına eklenebilecek bir hazine olan From Silence to Somewhere, bazı bekleyişlerin her şeye değdiğinin taze bir kanıtı niteliğinde. 18 yıllık bir mazisi olan Wobbler, bu müthiş müzisyenlikle yıllar boyu üretmeye devam edip ilk günkü kadar taze kalabilir. Bize de bütün bu düzensiz ritimlere eşlik etmek, gülümsemek düşer;“Norveç soğuk bir ülke değil miydi?” diye hayretle düşünürüz.