Tiyatro Festivali Başladı

25. İKSV Tiyatro Festivali başladı. Online oyunlar, paneller, oyunlar, yabancı ziyaretçiler… Yine dopdolu bir programda “hangisine nasıl gitsek” diye zorlu seçimler yaptığımız bir sürece girmiştik biletler ilk çıktığında. Daha sonra herkes zevkine göre seçimlerini yaptı ve biletlerini aldı. Ben özellikle yabancı oyunları takip etmeye özen gösteriyorum festivallerde çünkü onlara yıl içindeki erişimim elbette ki daha kısıtlı. Bu yüzden de online olanlardan Paris Operasından: Bugün Yaratmak, Berroffenheit, Müfettiş, Ayı oyunlarına bilet aldım. Daha onların başına oturup izleme fırsatım olmadı ne yazık ki. Fiziksel olanlardan da Neşe, Medea ve Oedipus’a bilet almıştım. Diğer bir oyuna, Istırap Korosu’na gidemedim bir başka işim çıktığı için, ama onu da sezonda izleyip üzerine bir şeyler yazmak isterim.

Biletlerimden Neşe ve Oedipus’u geçtiğimiz hafta izledim. Neşe benim için oldukça şaşırtıcı bir deneyimdi çünkü yönetmeni hakkında bir şey bilmeden gitmiştim oyuna. Sonrasında araştırdığımda Pippo Delbono’nun oldukça sıradışı bir yönetmen olduğunu gördüm. Neşe’den bahsetmeden kısaca ondan bahsedebilirim. Hayatı boyunca hep performansın araştırması üzerine kafa yoran, metinden kendini özgürleştirmek isteği taşıyan bir yönetmen olan Delbono aynı zamanda 1980’lerin başında kurduğu grubu Compagnia Pippo Delbono ile beraber sürdürüyor çalışmalarını. Bu grupta özellikle dışlanan kimseleri içine alma gayretinde ve bu kişilerden birisi de uzun yıllar akıl hastanesinde yatmış olan sağır dilsiz Bobò. Bobò ile ilişkisini ve onu kaybedişi ile girdiği yoğun depresyonu Neşe oyununda anlatıyor Delbono. Oyunu izlemeye giderken konusunu ya da üzerine yazılanları okumadığımdan dolayı içimde büyük bir eğlence beklentisi ile gittim. Ama oyun aslında tamamen nasıl bir yalnızlığa gömüldüğümüzü ve bu yalnızlığın bu itilmişliğin derinliklerine indikçe anlık neşe kırıntılarının aslında ne kadar büyük hüzünlere tekamül ettiğini anlatıyordu. İzlekliğinde ağır bir sis vardı oyunun, tüm renklere, büyük kostümlere, net ve yüksek ışıklara rağmen hikayesi ve atmosferi bir şekilde insanı hüzne boğuyordu. Çıktığımda yoğun bir şok yaşadığımı biliyorum, hatta alkış esnasında bile kendime gelemeyip “ben bu oyunu beğenmedim” diye düşünüyordum. Ama beni donduran oyunu beğenmemek değildi, deneyimin yoğunluğuydu. Bazen tebessümümü gizleyemediğim bu anlatı bana genel anlamda büyük ağırlıklar yükledi.

Daha sonra da Delbono’ya İKSV tarafından Onur Ödülü verildiğini öğrendim, aslında oyun hakkında daha fazla düşünmemi başlatan bu bilgi oldu. Anlamlandıramadığım ağırlık tüm oyundaki anlatımla kostümler ve dekorla birleşerek bir anlam yaratmaya başladı zihnimde. Onur ödülü alan bu yönetmenin aslında benim üzerimde iki gün geçmeyen bir etki yarattığını fark ettim.

Cumartesi günü de Atlas 1948 sinemasında Oedipus oyununu izlemeye gittim. Bunun için çok heyecanlıydım, çünkü antik metinlerin bugün ele alınışları beni her zaman heyecanlandırır. Oyunun başlamasını beklerken birden “acaba bu oyun kayıttan mı verilecek” sorusu düştü aklıma çünkü sahnede bir dekor yoktu ve perde inikti. Bilet alırken bunu kontrol etmemiştim ve sonra anladım ki oyun kayıttan verildi. Bu beni gerçekten baya şaşırttı çünkü oyun diye gittiğim bir filmi izlemek için 50 lira vermiştim çoktan. Bu hayal kırıklığı ile başladığım için mi bilmiyorum ama oyun genel olarak bana inanılmaz vasat geldi. Oyunculuklardan sevdiklerim oldu, beni heyecanlandıran anları da oldu ama ne yazık ki ben oyuna dair heyecanlanamadım. Zekice bulduğum bir adaptasyon göremedim. Antik bir oyunu bugüne alıp bir seçim üzerinden anlatırken oyundan bazı sorunlara zekice cevap vermesini beklememe rağmen en basitinden kahin Laios, bu uyarlamada da yine kahindi. Bu nasıl olabiliyor? Tüm her şeyiyle bugünün yansıması olan bir oyun yapılıp da kahin nasıl oluyor da yine kahin olarak kalıyor? Bugün gerçekten sokaklarda yürüyen kahinler mi var?

Yabancı oyunları görme şansına sahip olmak gerçekten oldukça heyecan verici, ama festivalde bunun dışında da görülmesi gereken onlarca etkinlik var. Ben şimdilik kendi izlediklerim üzerinden yabancı yapımları biliyorum ama diğerlerini de merak ediyorum. Hala biletler var çoğu etkinliğe ve önümüzdeki haftayı değerlendirmek için İKSV Tiyatro Festivali’nde bir etkinliğe gitmek hiç de fena bir fikir değil.