‘Sinematik bir sound’un peşine adeta takıntılı biçimde düşmüş progresif rock müzisyenleri nedense genelde yalnız veya kendi adlarıyla çalışıyor. Bu çabanın üstadı Alan Parsons‘tan tutun da Cosmograf‘ı tek başına yöneten Robin Armstrong‘a, modern zaman idollerinden Steven Wilson‘a sound takıntılı birçok müzisyen, ağırlıklı olarak serbest çalışmakta. İşin izahını arıyorsak, bütün bu insanlar, kendi işitsel -ve bağımsız- filmlerinin yönetmenleridir diyebiliriz pekala.
Tim Bowness mevzusunda da aynı düstur geçerli: Yakın dostu (Steven) Wilson’la yer yer ortaklığa da giden Bowness, günümüzde solo bir kariyer inşa ederek sektöre atılan sayılı progresif müzisyenden biri. Hem bir başına dünyaya karşı duruyor, hem de dostlarından aldığı yardımlarla hikayesini büyütüyor. Sonuncu eseri Flowers At The Scene‘in etkileyici konuk listesinde Wilson’ın yanı sıra XTC efsanesi Andy Partridge, Van Der Graaf Generator emektarı Peter Hammill, Porcupine Tree’den Colin Edwin, Fates Warning’den Jim Mattheos, Big Big Train’den David Longdon ve Dylan Howe var. Kadro sağlam olunca ortaya -bir şaheser olmasa da- Bowness’ın en bütünlüklü ve tatmin edici işlerinden biri çıkmış.
Her zamankinden teknik, eklektik ve en az bir o kadar duygulu bir iş Flowers at the Scene. Bilhassa Porcupine Tree’nin hayranlarının burun kıvıramayacağı “The Train That Pulled Away”, “It’s the World”, “Borderline” gibi harika parçaları bünyesinde barındırıyor. Her ne kadar yer yer ilham aldığı grupları fazlaca akla getirse de, türün hayranları bu albümü ıskalamamalı.
PUANLAMA: 7.5/10