Still House Plants, Finlay Clark, Jessica Hickie-Kallenbach ve David Kennedy’den oluşan bir İngiliz rock üçlüsü. 2017’den beri müzik yapan ve 2020’den beri yayınlayan bir grup. 2020’de çıkan ve beğeni toplayan Long Play ve Fast Edit adlı iki albümlerinden sonra, geçtiğimiz ay da If I don’t make it, I love u albümleri çıktı.
Post rock olarak değerlendirebileceğimiz bir tarzları var. Bir yandan da “sad indie” temasının progresif hali gibi. Böyle tanımlamamın sebebi basitçe, lisede zorbalığa uğrayan bir müzikseverin elinden çıkmış gibi olması. Albümün giriş şarkısı “M M M”, boğuk ve uğultulu vokallerle birlikte “I just want my friends to get me.” ve “I just want to be seen right.” gibi direkt sözler barındırıyor. Bunlar gayet geçerli endişeler olmakla birlikte, vokalin gerçek bir cry baby (?) olması müziğin de loser bir hissiyata sahip olmasına yol açıyor. Gitar ise gelişmemiş, kulak tırmalayıcı bir melodiyi loopa alarak progresif ve deneysel olma çabasında dürüst olmayan bir tarza sahip.
Grubun kimliği çoğu noktada çocuksu bir iletişime sahip olmalarından yola çıkıyor gibi bir hissiyat, albümdeki teker teker her şarkı için geçerli. Sözlerde de tema sevgi ve iletişim konusundaki eksiklik zaten. Bu çocuksuluğu paralellememin sebebi ise saf hislerden çok, henüz yetişmemiş bir mentaliteye sahip olmaları. Gitarlar özelinde bu yetişmemişlik hissi, aynı yeni enstrüman çalmaya başlayan bir çocuğun harmoniden çok uzak şekilde rastgele şeylere basarak ev halkını terörize etmesi gibi bir his. Çaldığı şeyi beğenmeyince hayal kırıklığı ile birlikte tamamen alakasız, bambaşka bir denemeye geçermiş gibi sesten sese geçiş yapan gitar her şarkıda gelişimi buna benzer ilerletiyor.
Noise, math rock, shoegaze ve indie gibi türlerden etkilendiklerine inanıyorum. “silver grit passes thru my teeth” şarkısında davul ritmi hesapla ayarlanmış edasıyla aritmik math rock havası, şarkı ortasında patlayan gitar ise uğultulu ve kirli tonuyla da my bloody valentine’ın loveless albümündeki gitarlar tadında bir shoegaze esintisi veriyor. Bu sesi onlar kadar efektif kullandıklarını söylemiyorum. İlham çektiklerini düşündüğüm alanlar sadece.
Gruba yetersiz veya eksik yakıştırması yapmıyorum. Eleştirilerimi, belki müziğin ne olduğu veya nasıl olması gerektiğiyle alakalı fikir ve his ayrılıkları olarak nitelendirebiliriz. Bununla birlikte, vokali gerçekten aktarılmaya çalışılan hissi canlandırma konusunda başarız ve ruhsuz buldum. Buna rağmen bol vokal olması sebebiyle dinlemesi gerçekten zor bir albüm. Bunun da üstüne sesi kötü desem ayıp olmaz sanırım.
Spotify ve TikTok aynı anda var olmasaydı, Still House Plants üyeleri müziklerini “Biz de deneyseliz.” bahanesi arkasında yayınlayamazlardı diye düşünüyorum. Bunun genel müzik trendinde ya da yeraltı müzik trendinde (artık yeraltı olmanın da kimilerine göre belli bir trendi var) yapılması ise artık çok daha kolay. Bu anlayış bana kalırsa endişe verici.