Teksas doğumlu, sahne adı St. Vincent ile bilinen Annie Clark yedinci stüdyo albümü All Born Screaming ile karşımızda. Art rock türünün ikonik isimlerinden biri olan St. Vincent, sık sık imajını değiştirmesi ve her yeni projesi ile beraber kendini yeniden yaratması ile biliniyor. All Born Screaming de bu açıdan farklı değil. Ne kadar daha önce ele almış olduğu konular olsa da bu albüm ile daha ciddi ve karanlık bir ton izliyor. Şehvet ve nefret, direnme ve umutsuzluk, aşk ve ayrılık, ölüm ve doğum dikotomilerini birleştiriyor ve nasıl bu zıt olguların bazen birbirlerine yol açabildiğini gösteriyor–aralarındaki paralellere odaklanıyor.
“Hell is Near“, albüme dramatik bir giriş sağlıyor. Farklı anlardan oluşan bir kolaj veya soyut bir şiire benzeyen şarkı, hayatın karmaşasını ve ölümün melodramasını yansıtıyor. Melodik ve akılda kalıcı olmasına rağmen insanın içinden atamadığı bir kıpırtı yaratıyor. Şarkının başlığıyla uyumlu olarak (çevirisi: “Cehennem Yakın”) sonun başlangıcı gibi hissettiriyor.
“Reckless“, St. Vincent’ın vokal performansının öne çıktığı bir şarkı. Her zaman çok başarılı bir vokalist olan sanatçı, bu şarkıda sesini kullanımıyla dinleyiciye farklı farklı duyguyu aktarabiliyor. Zayıf ve hassas duyulmaktan baskın ve emin bir performansa geçebiliyor. St. Vincent çoğu zaman sadece vokalistlik değil, aynı zamanda belli bir boyutta oyunculuk da yapıyor. Birini kaybetmesinin sonrasında kendini kaybetmesini konu alan şarkı üzücü olduğu kadar da tedirginlik yaratan bir şarkı. Yavaş yavaş güçlenerek finalde katartik, hafif elektronik, bir zirveye ulaşıyor.
“Broken Man”, teolojik temalı cinsel örtmeceler ile dolu. Albümün o ana kadarki tonuna zıt bir enerjiye ve konuya sahip. Hıristiyan ikonografisini, sağlıksız ama erotik bir ilişkiyi anlatırken harika bir tempo ve gitar performansına sahip. “Flea” de aynı hissiyat ve temaları devam ettiriyor. Albümün ikinci teklisi olarak yayınlanan parça, birbiri için yıkıcı olan bir çifti ele alıyor. Diğer tarafın özgüvenini kırmaktan zevk alan bir insanın portresini çiziyor. Disfonksiyonel ama şehvetli, birleşmenin iki taraf için de yok edici olan ilişkinin aşk-nefret dikotomisi içerisindeki yeri ve duygusal yoğunluğu hissediliyor.
Kaygının iç dünyasına olan etkisinin seslendirildiği “Big Time Nothing“, dış dünyanın insandan beklentisinin kendini görme şekline ve öz değerine olan etkisini ele alıyor. Emir cümlelerinden oluşan şarkı ondan istenilen şeylerin bunaltıcılığını yansıtıyor. Yaratıcı ve çeşitli enstrüman ve seslerden yararlanılmış bir prodüksiyon ile şarkı eğlenceli, dans etmeye davet eden bir ritme sahip.
“Violent Times” o kadar sinematik bir şarkı ki St. Vincent da Rolling Stone’a verdiği bir röportajda bir James Bond filmi temasını andırdığını düşündüğünü belirtiyor. Pompeii’deki volkanik patlamanın külleri içerisinde birbirine sarılı bulunan ve erkeklere ait olduğu düşünülen iki ceseti anan şarkı; aşk, tutku ve kayıp temalı. Karanlık ve bencil bir dünyada birine tutunma mücadelesi şarkıya hakim.
“The Power’s Out“ ise umutsuz bir anlık kesit sunuyor. Toplumun çöküşünü bir tren yolculuğunda elektriğin kesilmesi metaforu üzerinden anlatıyor. Her kesitten insanın bir arada olduğu toplu taşıma, günümüzün kaosunu ve bu kaosun etkisini göstermek için başarılı bir sembol. Şarkının sonik elementleri yüklü ve ağır hissettiriyor.
“Sweetest Fruit”, trajik şekilde ölen iki farklı kuir sanatçıya adadığı bir şarkı. Clark’ın hiper-pop türünün öncülerinden olan SOPHIE’ye olan hayranlığından ortaya çıkan şarkı, aynı zamanda politik karikatürist Daniel Sotomayor’ı da anıyor. SOPHIE’nin zamansız ölümünden derinden etkilenen St. Vincent, bu olayın dramatize edilmiş ve şiirselleştirilmiş bir versiyonunu sunuyor. Bazı insanlar bu yaklaşımını uygunsuz bulsa da şarkının içten bir sevgiden geldiği ortada.
Albüme ismini veren şarkı albümü kapatıyor. Cate Le Bon ile beraber çalıştığı şarkıda albümün genel temalarının çoğunluğunu bağlıyor. Şarkının başlığıyla (çeviri: Hepimiz Çığlık Atarak Doğuyoruz) hayatın döngüsel bir yapıda olduğu anlamını veriyor olabilir. Hayatın başından sonuna kadar bir mücadele olduğu anlamı da şarkıdan çıkarılabiliyor. Harika bir basa sahip yaklaşık yedi dakika uzunluğundaki şarkının sonu geride bırakış ve yeniden başlangıç hissi veriyor.
Her projesinde olduğu gibi Clark’ın duygu durumunu özgün bir şekilde ifade etmesine ve kariyerinin bu noktasında kusursuzlaştırmış olduğu sanatkarlığına tanık olmak büyük bir zevk. Arasında sallandığı duygularını Ouroboros-vari bir yapıda, birbirini doğuran ve takip eden bir döngü olarak görüyoruz. Herkes çığlık atarak doğuyor ve aynı boğuşma ile son nefesini veriyor.