Squid adrenalini bir başka: O Monolith

Squid‘in müziğini dinleme deneyimi yer yer hızlı tren koltuğunda yerinizi alıp rayların zirvesine yaklaşırken hissettiğiniz adrenaline, yer yer bankamatik sırasında önünüzdeki kişi iki saattir işlemini bitiremediğinde patlamak isteyip kendinizi tutmaya, yer yer yolun ortasında takılıp düşecekken düşecek zeminin yüzlerce metre altınızda olduğunu fark ettiğiniz bir kabusu yaşamaya benziyor. Sıkışmışlık, geçici salınımlar, salınmaya yönelik çabalar ve bütün bunların getirdiği adrenalin – anksiyete müziğe dökülse kesinlikle O Monolith‘in ruhuna yakın bir şeyler ortaya çıkardı. İngiliz grup ikinci albümünde kendi tekinsiz yolunu çizmeyi sürdürürken her ziyarette zenginleşecek bir ses deneyimine kapı aralıyor: “Çerçevenin içinde yaşayıp her şeyi unutmak / Rüyanın içinde bir salıncak misali, tek yapabilecekleri çığlık atmak” sözlerini tekrar tekrar, her seferinde daha panik bir tonda duyduğumuz, enstrümanların kademe kademe sükunetini kaybettiği “Swing (In A Dream)” bunları göz önünde bulundurduğumuzda en basit tabirle ‘dürüst, kendini tanıyan’ bir açılış şarkısı oluyor.

O Monolith‘in yoğun benliğinin içinde insanlığa dair korkular saklı. 2021 tarihli olağanüstü ilk Squid albümü Bright Green Field, güncel siyasi iklime ve İngiltere’nin ekonomik koşullarına dair haykırışlar içeriyordu. (Kim bilir Türkiye’de yetişmiş bir Squid müzikte nasıl delirirdi diye düşünmeden edemiyor insan.) O zamanlar kaleme aldığım incelemede “kozmik ve modern bir Talking Heads” olarak tanımladığım grup post-punk, dance-rock, new wave, dub, math rock ve ötesinden tanımsız bir nağmeler koalisyonu içeriyordu ve çoğu siyasi koalisyon gibi bu koalisyonun özneleri de birbiriyle kafa kafaya girmeden edemiyordu. Bu sonsuz fikirsel çarpışmalar kaosu O Monolith‘te sürüyor ve bu defa denkleme yeni bilinmeyenler giriyor: Bright Green Field başlıca günümüze dair bir albümken O Monolith geçmişe, geleceğe ve ötesine dair birtakım hisler iletiyor. Tıpkı sonlara yakın yüzünüzün ortasına şampanya misali patlayan, folklor ve paganizm esintili harika ikinci şarkı “Devil’s Den” gibi hemen ardından gelen “Siphon Song” da Squid için yepyeni bir olay: Enstrüman aleminin en nevi şahsına aktörlerinden vocoder’ın hükmünde ilerleyen şarkının progresif dokusu aklınıza Daft Punk’ı da getirebilir, The Alan Parsons Project’in “The Raven”ını da. Kulaklarımızda doğrudan fütüristik hisler yaratan bu parçada insanlığı bekleyen olası karamsar geleceklerden birine savruluyoruz adeta.

Squid içinde taşıdığı sonik deneyim spektrumunu her imkanıyla keşfetme merakını O Monolith‘te iyice deşiyor. Synth’ler, gitarlar, üflemeliler, davullar, delay’ler, loop’lar, ilk karşılamada ne olduğunu bile anlamadığımız başka başka sesler patlama halinde önümüze dizilirken duyduğumuz şey ne ilginçtir ki gergin olmasına rağmen yorucu bir deneyime dönüşmüyor. Zira grup akılda kalıcı melodilere her zamankinden yoğun biçimde öncelik veriyor. “Undergrowth” ya da “The Blades“in döşemesini oluşturan melodiler sayesinde şarkıları ikinci dinleme sonrası ilk saniyesinde tanıyor ve bu çılgın hızlı tren yolculuğuna yeniden çıkacağınız için heyecanlanıyorsunuz. Grup bunca kaosun ve insani bunalımın ortasında hayatta alttan alta yatan güzellikleri de vurgulamasını biliyor ve sanki “Bulunduğumuz tımarhane her şeye rağmen eğlenceli ve etkileyici bir yer,” diyor. Uzay boşluğunda savrulmaya benzer bir his uyandıran albümün en anksiyete dolu parçası “After The Flash” bile durgun görüntüsünün altında hipnotize edici bir dinamiklik taşıyor, albümün oradan oraya amaçsızca savrulan ruhunu cesurca tasvir ediyor. “Green Light“ta bir insanın hissedebileceği yüzlerce duygunun çoğunu hissediyor, kapanış “If You Had Seen the Bull’s Swimming Attempts You Would Have Stayed Away”de insanlığı lağım farelerine benzeten bir tablodan katartik izlenimler seyrediyoruz.

Yeni nesil post-punk gruplarının birçoğu türe yeni tanım ihtimalleri bahşetmekle kalmıyor, onları çiğneyip post-janr bir gerçeklik ve gelecek inşa ediyor. Squid bunu en gözle görünür biçimde yapan ekiplerden biri. Uzay ve zamanın ötesinde O Monolith adlı bir kule inşa eden grup, yıllar geçtikçe etkileyiciliği kulaktan kulağa yayılacak yeni bir güç gösterisi yaratmış gibi duruyor. Adım atmaya korkmayın, kendinizi tahribatın huzursuz güzelliğine bırakın.