“Bu albüm, dünyadaki yerini bulan ve kimliği, inançları, geleceğin muğlaklığıyla yüzleşen karakterimiz Aura’nın öyküsünü anlatıyor. Başta başkasının tacını aşıran biriyken sonunda aynada kendini görmeyi başarıyor. Ağlamalar, gerçeği paramparça etmeler derken yaşadığımız her şeyin hayat denilen yapbozdan bir parça olduğunu idrak ediyor. Beğenmesek de beğenmesek her parçanın değeri varmış, diyor. Zaman uçup gittiği gibi yükselecektir de o halde! En nihayetinde kendi pençelerinden sıyrılmayı başarıyor.”
Distortion & Motion, yaratıcılarının ağzından kendini böyle izah ediyor. Ankara semalarının altında kaydedildiği düşünülünce ziyadesiyle “güneşli” tınlayan müzikler, bizi sanki arkadaşlarımızla akşamüstü, akustik gitarların konuştuğu tatlı tatlı bir sahil keyfine ışınlıyor. Kısa bir süreliğine olsa da… Nilgün Özer‘in “Ruhumu ve kalbimi ortaya koyarak çaldım,” dediği ilk albümü Daydreaming‘in ardından gelen bu kısaçalar, yolunu şekillendirirken ilhamına ilham katacak genç bir yetenekle karşı karşıya olduğumuza dair güçlü deliller sunuyor. Özer’e eşlik eden, şarkıları birlikte yazdığı Brownie rumuzlu Büşra Nur Deliveli ise seçkiye kararında, hoş bir polifoni katıyor. Şarkı geçişlerinde ikili arasındaki sohbetlerden, gülüşmelerden kesitler yakalıyor, ev sıcaklığında, gökyüzünün altında gelişebilecek bir samimiyet hissediyoruz.
İki kişilik bir kadroyla büyük işler başaran albümün kapak görselinde ise Özer ile Deliveli’nin yanı sıra Zeynep Başoda ile Hande Nur Akyıldız‘ın imzası var. Yapımcı koltuğunda yine Nilgün Özer oturuyor. Kendisinin yolu açık olsun, takipçisiyiz.