avangart, -dı isim, Fransızca avant-garde, Öncü.
Müzik tarihinin belki de en acayip şarkı ve albümleri, avangart grup ve kişiliklerin işlerinde saklıdır -ta ki bazıları bu sanat formuna dair kalıpları baştan yazarak yeni türlere ve yeni müzisyenlere ilham ışığı olana dek. Kaleme aldığımız bu yeni yazı serisi, ilk piyasaya çıktıklarında başka kimselere benzemeyen, kimi zaman bu yüzden yadırganan, ancak zamanla sayısız insana ilhama kaynağı olup kültleşerek müziği şekillendirmiş avangart albümler ve şarkılara şapka çıkarıyor, kendilerine sevgi sözleri sarf ediyor. İkinci tefrikada bir kez daha hepsi birbirinden farklı üç isme yer veriyoruz.
Sun Ra – Space Is The Place (1973)
Avangart cazı bir albümle anlatmak gerekirse Space Is The Place pekala bu vazifeyi üstlenebilir. 50’li yıllarda sonradan soyadı gibi duracak grubu Arkestra ile çalışmaya başlayan “Satürnlü filozof” Sun Ra, bilimkurguyu spiritüellikle tanıştırarak, Afrikalı kimliğini ütopik bir geleceğe taşımayı düşleyerek kendine has bir tınıyı kovaladı ve adım adım tam da bunu başardı. Space is the Place, evreni olduğu gibi önümüze sunmaktansa alayımızı uzayın dört bir yanında yolculuğa çıkarıyor, başka dünyalara ve ne kadar küçük olduğumuza ilişkin ufak tüyolar veriyor. Saksafonlar, orglar, piyanolar kaotik bir ahenkle dans ederken orkestra şefi ise sözlerde -ve aynı isimli acayip deneysel filmde- itinayla kendi manifestosunu karalıyor, bize neden bu kadar büyük bir isim olduğunu hatırlatıyor.
Kimlere İlham Verdi? Erykah Badu, Magma, Jaga Jazzist, The Comet is Coming…
Magma – Mekanïk Destruktïẁ Kommandöh (1973)
Sun Ra gibi Christian Vander da insanlığın geleceğine dair düşüncelerle boğuşuyordu, ancak onun yarattığı müzik distopyaların sesi olacaktı. Hayalgücünü zorladı ve bir hikaye yazdı: Kıyametin yakın olduğu bir gelecekte insanlar, yuvaları Dünya’yı geride bırakarak Kobaia adında bir gezegene yerleşirler. Elbette burada da zamanla anlaşmazlıklar ve savaş çıkar. Magma’nın diskografisinde anlatılan, Kobaia insanlarının hikayesidir -üstelik Kobaia dilinde! Evet, Vander anlatacağı hikayeler için kurmaca bir dil yaratır ve Magma şarkılarının çoğunu bu dilde yazar. Sahnede davulların başında duran Vander, aslında bir orkestra şefi misali kendi yarattığı çocuğu gururla seyreder. Üçüncü albüm Mekanïk Destruktïẁ Kommandöh, zeuhl adındaki bu yeni tarzın bir şaheseridir.
Kimlere İlham Verdi? Steven Wilson, Ruins, Dün, Eskaton…
Diamanda Galas – The Litanies of Satan (1982)
Listemizin şimdilik en derin, en dipte kalan noktasına ulaştık. The Litanies of Satan dinlemesi ciddi anlamda yürek isteyen bir albüm, inanın hiç abartmıyoruz. Diamanda Galas garip, tekinsiz ve çoğu zaman düpedüz dehşet verici müziğiyle -kasıtlı veya kasıtsız- black metal, endüstriyel müzik, a capella ve beatbox gibi sayısız tarza örnek teşkil etse de bugün bile benzersiz bir müzisyen ve kişilik. Gençliğinde fahişelik yapan, birden fazla kez tecavüze uğrayan, evsiz kalan, AIDS ve şizofreniyle mücadele veren Galas zamanla içindeki acı ve öfkeyi şarkılarıyla çıkarmaya başladı. Şarkı diyoruz ama, dinlediğimiz pekala cehennemin kot yedi katından gelen ilahiler de olabilir. Emin olmak güç. Bilhassa korku filmi müptelalarının Galas’ın işlerine bir kulak vermesi lazım.
Kimlere İlham Verdi? John Zorn, John Paul Jones, Antony Hegarty, Rotting Christ…
Dipnot: Önümüzdeki tefrikada –The Litanies of Satan kadar olmasa da- insanın yüreğine korku salan bir başka albümü anacak, post rock’ın köklerini keşfedecek ve chamber music’in öncü bir temsilcisini selamlayacağız.