The Hollow‘un henüz ilk dakikasında tekinsiz, karanlık bir şeye adım attığınızı anlıyorsunuz. Keeley Forsyth albüm boyunca hem kendi sesini, hem başka sesleri bir huzursuzluk enstrümanı olarak başarıyla ortaya koyuyor. Yer yer Scott Walker‘ın deneysel son dönem işlerini andıran fiziksel bir karanlık var ortada, görmekle kalmayıp bir de çamurumsu dokusunu hissettiğiniz türde bir karanlık. İşin sırrı travma da olabilir, yaratıcı tercih de, ikisinin arası da: 2017’de fiziksel ve psikolojik bir çöküş yaşayan ve bunun sonucunda bir ay dilini kullanamayan Forsyth, bu deneyim sonrası adım attığı solo müzik kariyerinde günden güne ruhunun karanlık dehlizlerinde yol almayı sürdürüyor. Gelelim görelim ki yarattığı seslerle insanları huzursuz etmeyi umduğunu ifade eden bir açıklaması da var kendisinin. Kısacası Forsyth, profilini incelediğimizde travmalarını örgütlemeyi başarmış bir sanatçı gibi duruyor.
The Hollow‘un “karanlık folk” olarak özetleyebileceğimiz müzikleri, yer yer işitsel bir A24 korku filmine tanıklık ettiğimiz izlenimi bırakıyor bünyede. Başka filmlerin yanında Hereditary’nin de müziklerine imza atmış Colin Stetson‘ın “Turning” şarkısına saksafonuyla teşrif etmesi bu kıyaslamanın kaçınılmazlığını perçinliyor. Endüstriyel loop ezgiler, lanetli akustik gitarlar, kimin cenazesine katıldığını bilmediğimiz orglarla biraz zor ama bir o kadar da büyüleyici ve ödüllendirici bir yolculuğa çıkıyoruz.
İçimizde karanlıktan kaçmadan, ayrıca da dibine kadar gidip o karanlığın içinde tümüyle kaybolmadan yapılan ruh hâli muhasebelerine özgü bir hafifleme geliyor albüme yolun sonunda. Bahsettiğim şey bir iyileşme olmasa da o yolda yeni bir adım. Doğru anınızda yakalarsa sizin de belirli ya da belirsiz bir takım yaralarınıza merhem olabilir.