23 yaşındaki Chicago’lu çiçeği burnunda vibrafon sanatçısı Joel Ross ilk albümü Kingmaker ile yeni dönemde az rastlanan güzellikte, biraz utangaç, ama müzikal olarak inanılmaz doyurucu bir jazz albümü ile kulaklığımıza düştü. Dünyada çok az sayıda bulunan jazz vibrafonistlerinden biri olan Ross, daha 23 yaşındayken New York jazz sahnelerinde kendisini sivrilterek bir çok heyecan verici isimle birlikte muazzam işlere imza atıyor. İsmini ilk kez; Makaya McCraven’in Universal Beings’inde duyduğumuz Ross, bu başarılı iş birliğinin ardından piyanist James Francie ile Flight, Walter Smith ile III, Matthew Stevens – In Common ve Marquis Hill – Modern Flows, Vol 2 projelerinde yer alıyor ve sonunda ortaya heyecan verici bu ürünlerin yanı sıra kendi yolunu çizmek için gerekli grup dinamikleri tecrübesini katarak kendisine yeni bir yol çiziyor.
Joel Ross, 2019 yılının mayıs ayında uzun bir süredir hazırlıklarını sürdürdüğü Joel Ross Quintet ile ilk leading tecrübesinin altından büyük bir başarıyla kalkıyor ve 12 parçalık çıkış albümündeki 11 parçanın tamamını kendi bestelerinden seçerek yeni dönem jazz sanatçılarının güvenli adımlarla ilerleme ve cover parçalar üzerine kurdukları albümlerden sıyrılıyor ve tamamen kendine has bir kimlik ile ortaya çıkıyor. Muhteşem bir dinamiğe sahip bu quintet; alto saksafonda Immanuel Wilkins, piyanoda Jeremy Corren, Bass’da Benjamin Tiberio ve Bateride Jeremy Dutton ile uzun zamandır unuttuğumuz jam session tadındaki jazz müziği geri getiriyor.
Bu grubu farklı kılan şeylerin başında her grup elemanının kendi sesini duyurabilmesi ve belirli bir solo sanatçının arkasındaki müzisyenler grubundan çok; “bir birliktelik eseri” oluşu. Kimi zaman Dutton’ın kattığı funk notaları Ross ve Wilkins’in kendilerini başta bir bütünlük içerisinde, sonrasında ise bir harmoni içerisinde ama ayrı ayrı devam ettikleri notalar, Corren’in piyanosu ile uyumlanıyor ve ortaya kaostan doğan doğal bir harmoni çıkıyor. Yapımcılığını Bassist Harish Raghaven’in üstlendiği King Maker’ da Amerika’da ki en büyük vibrafon sanatçılarından biri olarak kabul edilen Bobby Hutcherson’ın Joel’ verdiği en önemli tavsiyeyi her bir notada hissedebiliyorsunuz; “Müziğini kendi hayatın ile ilgili yaz ve her gün yaz!”. Bu tavsiyeyi bütün kalbiyle sahiplenerek müzikal mottosu olarak belirleyen Ross, bu muhteşem çıkışıyla jazz müziğine yeni bir nefes üflüyor ve seneler sonra ilk defa özüne bağlı kalan bir jazz albümü ile kalbimizde pıtpıt atışlar yaratıyor.