Ağırdan almanın, söze yavaş yavaş girmenin lüzumu yok: The Bell, içinde son yıllarda duyduğunuz en tatlı, en şiirsel armonilerden bazılarını içeriyor. Iamthemorning‘i önceden tanıyanların da başka bir beklentisi yoktu zaten. Marjana Semkana‘nın peri masallarından çıkmış gibi tınlayan sesinin Gleb Kolyadin‘in piyano dokunuşlarıyla birleşmesi, müziğin dünyadışı hisler yaymasının başlıca sebebi elbette. Bir de albümden albüme çeşitlilik gösteren bir müzisyenler ordusunun katkıları söz konusu: The Bell‘in yaylılarında 13 kişilik bir dev kadro var, ayrıca gitarlar, saksafonlar, trompetler, arplar… Albümün en büyük başarısı ise bu insan kalabalığına karşın kulağa sade, zarif ve yalıtılmış gelebilmesi olsa gerek.
“Freak Show”un ilk saniyesinde Semkana’nın vokaliyle açılan albüm, şarkı boyunca tekinsiz seyrederek -bütün o güzelliğinin ötesinde- Iamthemorning’in karanlık bir yanı olduğunu güzelce hatırlatıyor bizlere. Bundan önceki albümleri Lighthouse‘ta akıl hastalıkları gibi hafife alınmayacak bir temayı işlemişlerdi, The Bell ise (belki kaydedildiği yer olan Londra’nın tarihinden de ilham alarak) bizi Victoria Devri‘nin kasvetli ve korkutucu zerafetine ışınlıyor. Toprağa canlı canlı gömülenlerin, öldürülen kızların hikayelerini anlatarak her nasılsa huzur vermeyi başarıyor. Hadi bizim anadilimiz İngilizce değil, o halde doğumundan itibaren İngilizce konuşanların dahi kavuştuğunu söylediği bu huzuru neye yormalı? İçten içe Semkana’nın sesini tüm acıları bitiren, ışığın ötesindeki bir melek gibi düşünmeleri mi? Mantıksız teori değil, niye olmasın, sonuçta Iamthemorning’in müziği de fani dünyanın müziği değil.
Bu noktada belli şarkıları ön plana çıkarıp ayırmak nafile bir uğraşa dönüşüyor, zira dinlediğiniz şeyi upuzun ve şarkı formatında bir masal olarak tasvir etmeye başlıyorsunuz. Bu yazı kendini kaleme aldığı esnada “Song of Psyche”, “Six Feet” ve “Ghost of a Story”ye ayrı birer sevgi geliştirdiğimi söyleyebilirim, ancak bu sıralama zaman içinde değişecek, nihai bir karara varmak da imkansız olmanın ötesinde gereksiz bir uğraş haline gelecektir. En mantıklı hareket, iyi bir ses sistemi eşliğinde musikiye kulak kabartıp içinde kaybolmak olacak kuşkusuz.
PUANLAMA: 9.5/10