Hav Hav! ikinci albümleri Mezarımda Parti Var’ı 18 Ekim’de yayınladı. Biz de gruptan Mert Tugen ile kısa bir sohbete giriştik.
Son söyleşimizden bu yana gruba Caner eklendi, yeni albüm çıktı derken dolu dolu günler geçirdiniz. İki yılda olup bitenlerin kabataslak özetini bir de senden dinleyelim.
Mert Tugen: İlk albüm çıktıktan hemen sonra ben yeni albüm için demo kaydetmeye başlamıştım zaten. Zamanla o demolar şekillendi, oturup kaydetmeye başladık 2023 yazında, sonra araya işler ve bir sürü şey girdi. O yaz bitiremedik albümü ama birkaç single çıkarabildik ve mümkün olduğunca çok konser verdik İstanbul, İzmir, Ankara ve Eskişehir’de.
İlk söyleşimizin üzerinden bayağı bir zaman geçtiğini fark ediyorum şimdi tekrar. Düşününce aslında birlikte çalmayı, grup olmayı öğrendik. Çalışımız, vokaller, şarkılara bakışımız, birçok şey bayağı bir değişti. O yüzden şimdi dönüp ilk konserlerimize baktığımda ter basıyor, ne kadar amatör gözüküyoruz diye… (gülüyor)
Mezarımda Parti Var’ın hikâyesine değinelim, o kapak nasıl ortaya çıktı, nasıl ve ne kadarlık bir süreçte evrildi şarkılar?
Kapak için birkaç alternatif çıkarıp denedim ben zaman içerisinde. Albüm çıkmadan uzun bir zaman önce denemeye başladım, çünkü üzerinden zaman geçince yaptığım şeye dair fikrim de değişiyor bazen.
Alternatiflerin hiçbirini beğenmediğim bir noktada, fotoğraflarımızı karıştırırken “Ben Bir Zombiyim” klibini çektiğimiz gün verdiğimiz pozu buldum ve onu temaya da uyduğu için merkeze konumlandırıp etrafına şarkıların çağrıştırdığı imgelerle süsledim.
Sanki kapak bir mezar, biz çoktan hayalet olmuşuz ve antik mezarlar gibi bize dair eşyaları etrafımıza yerleştirip bizimle birlikte gömmüşler gibi. Kendi mezarımızı kendimiz kazdık ve kendimizi gömdük yani.
Albüm kayıt aşaması da yukarıda da dediğim gibi. Aslında demolar eskiydi, kaydetmeye de başlamıştık ama neredeyse bir yıllık bir kesinti oldu elimizde olmayan sebeplerle. Sonra tekrar başına oturduğumuzda 3-4 hafta içerisinde bitirebildik. Bunda da tabii Taner Yücel’in çok büyük emekleri oldu.
Bir de albümün yaratım sürecinden aklına gelen rastgele üç anıyı paylaşabilir misin?
Albümü kaydettiğimiz evin sokağında, her gün Kadıköy’ün ünlü kedisi Dombili’nin heykelini görmek.
Taner’in (Yücel) kayıt aralarında yaptığı Türk kahveleri.
“Arabama Bin’in demosunu dinlerken “Bu şarkıyı Lin Pesto’ ya dinletsek mi?” diye düşündüğümüz an.
Bu seçkiden ortaya çıkarması en kolay ve en zor birer şarkı seçecek olsan bunlar hangileri olurdu?
En kolayı “Uyumam Lazım” benim için. Çünkü provalarda bir gün içerisinde çıkarıp uzun zaman konserlerde çaldığımız bir şarkıydı. “Derdin Ne Benimle” de öyle… O yüzden hızlı bir şekilde kaydedip biraz süsledik şarkıları.
Tek başıma yapıyor olsam zorlanacağım çok fazla nokta olurdu, hatta altından kalkamayabilirdim ama bu noktada zaten Taner’in sihirli parmakları devreye giriyor. 🙂
Lin Pesto ile düetinizden hareketle yakın gelecekte başka düetler yapma hayalleriniz var mı, bir de kısa bir düet wishlist çıkarsan kimler olurdu orada?
Normalde düet yapmak gibi bir fikrimiz yoktu aslında, çok ani gelişti her şey. Yakın zamanda sanmıyorum o yüzden tekrar öyle bir şey deneyeceğimizi, ama bir wishlist yapacak olsam bir gün bir çocuk korosuyla bir şarkı ya da albüm kaydetmeyi çok isterim. Bir sürü çocuğun kendi yaptıkları kostümlerle bir koro düzeninde poz verdiği tuhaf bir albüm kapağı gözümde canlanıyor şimdiden.
Müzik dinleme platformunun dinleme geçmişinde karşına çıkan son üç şarkı nedir?
Fontaines D.C. – “Liberty Belle”
Wavves – “My Head Hurts”
Skeggs – “Tradewinds”
Bundan yıllar yıllar sonra mezarınızda bir parti var diyelim, artık aramızda olmayan kişiler içinde kimler davetli olurdu?
Huysuz Virjin, Daniel Johnston, James Gandolfini, George Harrison, Beetlejuice.
Eklemek istediğin bir şey var mı?
Teşekkür ederim bu mini röportaj için. <3