GNOD Birleşik Krallık’tan çıkıp geçmişte sayısız forma bürünmüş, günümüzde ise Paddy Shine ve Chris Haslam’ın sürdürdüğü bir müzik kolektifi. MC Sissi (Cecilia de Fatima dos Santos) ise Portekiz deneysel müzik sahnesinin saygın ve ‘uçlarda gezinen’ bir mensubu. Paddy ile Cecilia artık (Alejandro Jodorowsky’nin filmleri başta olmak üzere) ortak sanat tutkularıyla büyüyüp beslenen bir çift. GNOD ve MC Sissi ortak adıyla çıkardıkları albüm Inner F.cking Peace ise 2024’ün ilginç çalışmalarından biri. Bu eşsiz üçlüyü Berlin Neue Zukunft’taki konserlerinin çıkışında yakalayıp hayli kısa, bir o kadar da kaotik bir sohbete daldık.
Sorularımı yazılı olarak not düşmüştüm, ama açıkçası performansınıza tanık olduktan sonra biraz doğaçlama yapmak istiyorum. Şöyle başlayalım: Sizi ana akımın dışında bir şeyler yapmaya iten, hayatınızı değiştiren ilk anti-ana akım albüm ya da performans neydi?
Paddy Shine: Çok gençtim, 11 ya da 12 yaşında olmalıyım. En iyi dostumun amcası bize plak koleksiyonunu vermişti. İçinde Crass Records plak şirketinden bir sürü albüm vardı, yani bol bol Birleşik Krallık anarko punk’ı… Çok küçüktük, dinlediğimizde “Bu ne lan? Müzik mi bu şimdi?” dedik. Bir de her plağın içinde büyük posterler ve politik sloganlar vardı. Genceciktik, tam anlamıyla büyülenmiştik. Bunun üzerimde çok büyük etkisi oldu. O zaman fark ettim ki punk müzik garip de olabiliyormuş, sadece üç akorla bam bam bam gitmek zorunda değilmiş. Harbiden tuhaf şeyler yapmak mümkünmüş.
Peki benim için ‘o’ albüm hangisiydi? Feminist bir albümdü, vokalleri çoğunlukla Crass’in kadın müzisyenleri yapıyordu. Albümün adını hatırlayamıyorum ama o yaşta dinlemek müzik hakkındaki düşüncelerimi tamamen değiştirdi.
MC Sissi: Paddy konuşurken ben de ne cevap vereceğimi düşündüm. Benim için bu bir ‘karar’ değildi. Doğal biçimde gelişti, çünkü zaten doğal hâlimle ana akımın dışındayım. Performans yapmaya 2018’de başladım. Bir arkadaşımla DJ set çalıyorduk, ona “Çılgınca bir şeyler yapmak istiyorum.” dedim. 2018’in Portekiz Karnavalı’ndaki o geceden sonra başka şovlara davet edildik. Ama işin başında asıl amaç ne sanat ne de performans sergilemekti. Sonradan bu benim için bir tür işe ve çalışma biçimine dönüştü. Ana akımın dışında olmayı hiç seçmedim. Kendiliğimden böyleyim. Hep arkadaş grubunun tuhaf tipiydim, hâlâ da öyleyim. (gülüyor) Bu benim doğal halim.
Sıradaki sorum kesinlikle ikinizi de ilgilendiriyor: Favori Alejandro Jodorowsky filminiz nedir?
Paddy: Ooo!
MC Sissi: Her filmini izlemedim.
Paddy: Şahsım adına en bariz seçenek, ilk izlediğimde beni gerçekten şoke eden Holy Mountain olsa gerek. Ama yakın zamanda daha yeni bir filmini izledim, adını hatırlamıyorum.
MC Sissi: Sanırım The Dance of Reality.
Paddy: The Dance of Reality. Yakın zamanda izledim, muhteşemdi. Şu an yeni filmler üzerinde çalışıyor, bir sonraki filmini sabırsızlıkla bekliyorum. Holy Mountain’ı ilk kez izlemek bambaşka bir deneyim ama. Jodorowsky’i hiç tanımıyorsan aşırı çılgın ama aynı zamanda büyüleyici ve derin bağlantılar içeri bir dünyaya adım atmış oluyorsun.
MC Sissi: Benim favorim içinde oyunculuk yapacağım film olacak. (gülüşmeler)
Paddy: Cecilia’yla tanıştığımda bana tarot öğretti, çünkü özellikle Jodorowsky’nin de yorumladığı tarzda Tarot de Marseille’e ilgisi var. İkimiz de onun psikomaji çalışmalarına meraklıyız. Filmleri harika olsa da asıl inanılmaz olan şey, insanların hayatlarını değiştirmelerine sunduğu katkı.
MC Sissi: Sanat terapisi.
200 yaşını görecek kadar da sağlıklı görünüyor.
MC Sissi: Evet.
Hayatta içsel huzuru nasıl buluyorsunuz?
MC Sissi: Kabuğuma çekiliyorum. Köpekler, doğa ve vücudumu sağlıklı tutmak için yaptığım egzersizlerle içsel huzuru yakalıyorum. Bütün iş bedende bitiyor.
Paddy: Bulunca sana haber veririm.
MC Sissi: Kabuğuma çekilirken hep tek başıma oluyorum da. (gülüşmeler)
Paddy, geçmişte birçok sanatçıyla iş birliği yaptın. Sanatçılara arada en çok kiminle iş birliği yapmak istediklerini soruyorum ama bu bazen fazlasıyla genelleyici bir soru olabiliyor. Şöyle değiştireyim soruyu: Kimsenin tahmin edemeyeceği bir iş birliği hayaliniz nedir?
Paddy: Aman tanrım. Bilmiyorum. Çok iyi bir soru. O kadar çok kişi var ki. (odadan çıkar ve geri gelir) Gerçekten bilmiyorum. Bu sorunun cevabını bilmiyorum.
Diyelim ki bundan 100 yıl sonra müzisyenlerin anısını onore eden bir tema parkındayız. Her sanatçı veya grubun kendine ait bir anıt taşı var, üstünde de şarkı sözlerinden biri yazıyor. Sizin anıt taşınızda hangi şarkı sözünüz yazsın isterdin?
Paddy: Aman tanrım, bunlar ne zor sorular böyle! “Egom ne kadar büyük?” sorusunu cevaplamış olacağım sanırım. (güler)
Chris Haslam: (odaya girer) Çok büyük.
MC Sissi: Evet.
Paddy: Eskisi kadar büyük değil, ama büyütebilirim.
Senin bu soruya cevabın var mı Chris? Duydun mu soruyu?
Chris: Soru neydi?
Diyelim ki bundan 100 yıl sonra müzisyenlerin anısını onore eden bir tema parkındayız. Her sanatçı veya grubun kendine ait bir anıt taşı var, üstünde de şarkı sözlerinden biri yazıyor. Sizin anıt taşınızda hangi şarkı sözünüz yazsın isterdin?
Paddy: Komik bir şey düşünmeye çalışıyorum.
Chris: Benimki şu olurdu: “I want to be a stick in the wheel, not a cog in the machine (Çarkın dişlisi değil, tekerlekte bir sopa olmak istiyorum).”
Paddy: Benimki muhtemelen “Paper Error” ya da “Vanish vanish, pin messages on the wall, energy rolling uphill. You take on the form, you’re a bad apple (Kaybol, kaybol, duvara mesajlar karala, enerji yokuş yukarı yuvarlanıyor. Forma kavuşuyorsun, kötü birisin)” olurdu.
GNOD ile MC Sissi’nin Bandcamp hesabına şuradan göz atabilirsiniz.