İnanılmaz bir kar fırtınasına kapatmıştık kendimizi. Herkes evlerindeydi. Bir tek biz vardık, bir de geceyi yaran kahkahalarımız. Ben kıştan nefret ederim, öyle bir yerlere tıkılmaya gelemem hemen sıcak iklimlere göç edesim gelir. Her şeyin içindeki güzelliği birbirimizle bulduk ama biz. Nasıl da ısıtır nefesler üşüyen elleri, adım adım yaklaşır bacaklar battaniyenin altından birbirine, doğal gaz çalışmadığında bir fincan çay koyarsın yağan karı izlersin… Bazen bilmiyorsan elindekinin keyfini çıkarmayı, konuda uzman birinin peşine takılman gerekir. Seni izliyorum ay ışığında o kadar heyecanlısın ki kış geliyor diye. Ben de korkuma merakla yaklaşıyorum hayatımda ilk kez, senin olduğun bir kış ben nasılım onu izlemek istiyorum.
Yanımdasın artık biliyorsun beni, rahatlıyorum sonunda, koltuğun kenarından başım geriye düşüyor gülerken, rahatlıyorum sonunda, seni buldum ya bir kuş uçuyor sanki göğsümün orta yerinden. Kar taneleri dans ettikçe aramızda sokuluyoruz birbirimize. Her kış bana bir öncekinden kalmayanları hatırlatıyor. Karşılaştırmalı bir nostaljiye düşüyorum genelde. Fakat o kış kalmayanlara, gidenlere üzülmek yerine seviniyoruz kendi aramızda, iyi ki gittiler de birbirimize yer açtık diyoruz belki. Üzülmek için fazla meşgulüm o esnada, sen varsın siyah yere kadar ceketinle, elini uzatıyorsun, üşürüm ben gelemem diyorum, çekiştiriyorsun beni peşinden, cesaret veriyorsun. Bir kere o kadar güzel gözüküyorsun ki karın altında ben de kendimi kaptırmadan edemiyorum. Ben sıcacığım güzel her şeyi eritiyorum ellerimde. Hep böyle bildim böyle söyledim, uzun süre durmadım o yüzden hiçbir yerde. Hatırlıyorum senden öncesini, söylenmeyen satır arasına gizlenen sözcükler ateş oldu düştü ağzımdan, yeri geldi patladım volkan gibi, yıktım ben de verdiğim değerin karşılığı olmadığında. Korkak bakışların arasından yürüdüm hep, ben yandıkça onlar titredi. Girdiğim odaları kendimle doldurup boşalttım, bir türlü sığamadım hiçbir yere, hep bir fazla geldim. Fazla sıcak, fazla samimi… Fazla fazla renkler turuncu, pembe, kırmızı… Her şeyin içindeki güzelliği beraber bulduk, sen de dans ettin ateşimde. Cesaretim için kucakladın beni, savaştığım için güçlüydüm, söylenmeyenleri sırtlanan biri var, rahatladın sonunda, başın geriye yuvarlandı koltuğun kenarından gülerken… Aşk savaşmak değil miydi zaten, alınacak gücenecek ne vardı bunda?
Dürüst olmak gerekirse değişmeni hiç istemedim, hep aynı hayranlıkla korkusuzca bak istedim gözlerime. Sonsuza kadar beraber o kar fırtınasında dans edelim istedim. Her kış bana bir öncekinden kalmayanları hatırlatıyor. Bu kış ikimiz de unutmaya çalışıyoruz hatırlamaktan ziyade. Bu sefer kalmayanların ağırlığı o kadar büyük ki benim bile dilim varmıyor satır aralarını konuşmaya. Kalbimi çekiştiren bir şeyler var uyuyamıyorum da o yüzden. Kar yağarsa belki çözülür bir şeyler diye camın önünde nöbet tutuyorum. Sen elimi tutmadığında korkuyorum dışarıya çıkmaya. Tek başımayken üşüyorum. Ateşim sana fazla geldiğinden kendimi de ısıtamıyorum. Seni yakmak istemediğimden, pencerenin arkasından dışarıyı izliyor, karı bekliyorum. Sen doğruları söylersin belki. Artık var olmayan şeyleri konuşursun ikimizin arasında da beni nöbetimden azat edersin. Ben de kışı beklemem artık, sessiz danslarımı yazdan yaza veririm.