Sizi Frances Halladay ile tanıştırmama izin verin. 27 yaşında, iri cüssesine rağmen kırılgan hareketlerle zaman zaman bizi hayrete düşüren, kendi koreografisini yaratarak sanatını sürdürmek isteyen bir dansçı. Hikayemize daha genelden baktığımızda, kendini gerçekleştirmeye çalışan, hayatı deneme yanılma yoluyla yaşayıp hep acemi kalmayı seçen, asıl hedefi mutluluk olan ve bu hedefe ulaşmaya çalışırken her türlü sakarlığa izin verip yine yaralarını kendi saran genç bir kadın. Dağınık odası, dağınık kıyafetleri, saçları, koşuşu ve ruhuyla mükemmeli aramadığını keşfettiğimiz Frances’in, fiziğine rağmen dansa devam etmek istemesi standartlara uyma kaygısı olmadığını anlatıyor.
Gösterişsiz, başkalarının ne düşündüğünü umursamayan, hiç konuşmasa bile bir odanın veya dünyanın öteki ucunda olan dostunu, sevgilisini bir başka boyutun algısında sevmeyi seven ve bu haliyle modern dünyanın kalıplarına uymayan. Flört edilemez (undateable)! Gündelik yaşamın gerekliliklerini yer yer görmezden gelen Frances’ı bir sahnede, Proust’u anlayabilmek için Fransızca öğrenip kitaplarını Fransızca okuması gerektiğini açıklarken izliyoruz. Haliyle(!), bu onu biraz da çekilmez, biraz daha flört edilemez bir kadın haline getiriyor. Aynı Frances’i, Noel’i kutlamak üzere ailesinin yanına giden, ritüellere eşlik eden, çocukluk hatıralarıyla vakit geçiren bir kadın olarak izlediğimiz sahne, ailesiyle yaşadığı yalıtık hayatın dış dünyanın akışına direnç göstermesinden dolayı Frances’in realiteye basmasını zorlaştırdığını düşündürüyor.
Frances rolünde izlediğimiz Greta Gerwig’e efsanevi Rock yıldızı Sting’in kızı Mickey Sumner eşlik ediyor, en yakın arkadaşı Sophie olarak. Film, Frances ve Sophie’nin çocuksu arkadaşlıklarını yansıtan karelerle açılıyor. Entelektüel, iyi görünümlü ve modern dünya insanı olan Sophie’nin kendi gerekliliklerinden uzaklaşırken dış dünyanın gerekliliklerine yaklaşıp mutsuzlaşmasını izliyoruz ve tabii bunun Frances’a yansımalarını. Aralarındaki mesafenin kıtalarca açılmasına rağmen bir davette farklı statülerde karşılaştıklarında, ayrıldıkları zamanki samimiyetle duygularını ifade edebildiklerini ve Sophie’nin Frances’in şefkatli kollarında, her zamanki gibi, sıkıntılarından anlık sıyrılmalar yaşadığını izliyoruz.
Frances Ha, hayatın kalıplarına sığmayan bir kadının kendi hikayesini yaratma çabası olarak siyah-beyaz karelerle ekrana yansıyor. Senaryosunu Greta Gerwig ile beraber, başka filmlerde de yol arkadaşlığı yaptığı Noah Baumbach üstleniyor. Tek başına aşkı değil, ilişkilerin metafiziğini sorgulayabileceğiniz filmde sık sık tebessüm edebilirsiniz, ama tam olarak bir komedi filmi olduğunu söyleyemeyiz.
Filmi daha değerli yapan yanı ise folk, rock, elektronik rock, soul, klasik müzik gibi pek çok türe yer verilen müzikleri. Özellikle Frances’in özgürlüğünü zirvesinde izlediğimiz iki sahne için seçilen şarkılar, anın duygusunu yansıtan sesler olarak görüntüyle özdeşleşiyor. Sokakları dans figürleriyle bezediği koşusuyla geçtiği sahnede kendisine eşlik eden efsanevi yıldız David Bowie’nin 1983’te yayımlanan Let’s Dance albümünün açılış şarkısı olan Modern Love ve yine bir özgürlük alanı yaratmak, Sophie ile ortak payda oluşturmak üzere çıktığı Paris yolculuğunun her aşamasında kinayeli vurgularla perdenin arkasından oyunu sabote eden yaramaz bir çocuk gibi yükselen, Hot Chocolate tarafından hayat verilen Everybody’s a Winner şarkısı filmin baş tacı. Paul McCartney’in 1980 yılında yayınlanan ikinci solo albümünün yeniden düzenlenmesiyle bonus olarak albüme eklenen Blue Sway, İngiliz Rock grubu T. Rex’in 1976 yılında yayınlanan 11. stüdyo albümü Futuristic Dragon albümünden Phil Spector izleri taşıyan şarkısı Chrome Sitar, Rolling Stones’un 1972’de yayınlanan Exile on Main St. albümünün açılış şarkısı olan Rock Off… gibi önemli kilometre taşları da filmle bütünleşmiş durumda.
Frances’ın yolculuğunun sese dönüşmüş haline tanıklık etmeniz için soundtrack albümünü sizinle paylaşıyoruz. Albümün üzerinizde bırakacağı etki filmin samimiyetiyle tamamlanacak.
Selcen Gerçek