Hazırlayan: Gökay Sarı
22 Şubat 1973’te, İtalya’nın kuzeyinde bulunan ve antik bir İtalyan kenti olan Mantua’da doğdu Fabrizio Paterlini. Pek çok ünlü piyanist ve kompozisyoncu gibi, o da erken yaşlarda başladı piyano çalmaya, doğumundan altı yıl kadar sonra, siyahlı beyazlı tuşlar üzerindeki hakimiyetini oluşturma sürecindeydi.
Campiani’s Academy ve Mantua’s Academy of Arts’da, “müzik teorisi” bölümünden mezun oldu. Öğrencilik döneminde ve ardından kısa bir süre daha, yakın çevresindeki müzisyen arkadaşlarıyla birkaç grup projesine dahil oldu, progresif rock türünde yaratımlar icra etti. Yerel sahnelerde pop ve jazz çaldı. Ancak, 2006 yılında radikal bir karar ile, tüm benliğini ve müzikal birikimini piyanoya yöneltti. Bu kararıyla birlikte, bizlere 2007 yılından beri sayısız beste armağan etmeye devam ediyor.
Piyano, klavye ve “synthesizer” üzerinde oldukça kompleks bir teknik yeterliliğe sahip olsa da, üretimleri hep daha minimal, daha sakin ve hep “yeterli dozda” olarak göze çarpıyordu. Günümüzde, çağdaş klasik müziğin önemli ustalarından biri olarak piyanosunun başına geçiyor.
2014 yılında yayınlamış olduğu The Art of the Piano’nun ardından, kariyerindeki sekizinci solo albümü olan Secret Book’u, 2017’nin Mart ayının yirmi sekizinde, sahibi olduğu Fabrizio Paterlini Records etiketi ile yayımladı. Elli dakika uzunluğundaki toplamda on dört şarkıdan oluşan albümün, klasik müzik ile özdeşleşen enstrümanların birlikteliği ile yaratılmış bir “progresif rock” imajında olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Albüm, bütünüyle sakin, biraz da huzursuz bir ses birlikteliğine bürünmüş. Piyanonun karakteristik özelliklerinden biri olan hüzün, on dört şarkıya da yayılmış. Aynı zamanda çoğu şarkıda düşük tempolu bir beat ve ustaca kullanılmış yaylı çalgılar geri planı doldururken, Paterlini’nin tuşları yöneten parmaklarıyla da piyano vokalist olarak en önde beliriyor. Enstrümantal bir düette, lirik anlatımın eksikliğini hiç aratmayacak bir performans sergiliyorlar. Tabiri caiz ise, tıpkı albüm kapağındaki görsel gibi, koyu tonlarda pürüzlü bir düzlüğü çağrıştıran bir kompozisyon olarak çıkıyor dinleyicisinin karşısına. Yayınlandığı tarihten itibaren, albümün dinleyiciler tarafından en çok beğenilen parçaları “You, Again”, “If” ve bonus şarkı olarak yer alan Walk in Bern olmuş durumda.