Hazırlayan: Gökay Sarı
Ema Jolly, 8 Ocak 1986’da İngiltere’de, büyük bir kasaba olan Milton Keynes’te doğan Çek asıllı İngiliz bir müzisyen. Ancak, bilinen sahne ismi “Emika” ile anıldığında, kendisinden bu denli kısa bir cümle ile bahsetmek mümkün olamıyor. Elektronik müzik ve varyasyonlarından hoşlananların severek takip ettiği bir isim Emika, özellikle dubstep ve low-tempo merkezli elektronik parçaların birbirine benzediği, kendini tekrar ettiği şu dönemde alternatifin de alternatifi olarak yoğun bir özgünlüğe sahip Emika. 2011’de Ninja Tune etiketi ile çıkardığı ilk albümüyle eleştirmenlerden tam not alarak giriş yapıyor müzik piyasasına.
Müziğin dünyasına girişi ise çok daha öncelerine dayanıyor. “Piyano ve komposizyon” olarak klasik bir müzik eğitimi alan Emika, ilerleyen günlerde elektronik öğelerden faydalanarak üretime geçecektir. Daha doğrusu niyeti budur, bir yandan eğitimine devam eder bir yandan da ilk “macbook”unu ve “Logic Studio” isimli ses düzenleme programını alabilmek için garsonluk yaparak para biriktirir. Çabalarının karşılığında, nüfuzlu bir kurum olan Bath’te müzik teknolojileri alanında dereceye girer.
Başarılarına imza atmadan önce, yakın geçmişinde Bristol’ta yaşayan ve zor dönemler geçiren Emika,. Bristol’dan ayrılışını; “Fiziksel olarak çok hastaydım. Pek de başarılı olmayan bir takım ameliyatlar geçirmem gerekmişti, bunlar, daha çok ameliyat geçirmeme sebep oldu. Uzun bir süre morfin kullanmak zorunda kaldım ve Bristol’daki çevremde ‘Hasta kız’ olarak anılmaya başlamıştım. Orada kalmak artık benim için tahammül edilemezdi.” sözleri ile açıklıyor. 2006’da, bankasının sunduğu bir fırsat ile, ücretsiz bir uçuş ile bugün hala yaşamakta olduğu Berlin’e yerleşir.
Emika, Berlin’de bulunan Alman teknoloji şirketlerinden Native Instruments bünyesinde ses teknisyeni olarak işe başlar. Bu arada ekstra olarak bulduğu her vakti üretimine ayırmaya başlamıştır, Berghain ve Panorambar isimli gece kulüplerinde tanık olduğu dans sahnelerinden etkilenerek sesleri düzenlemeye ve kaydetmeye başlar. Bu kayıtlar, AllMusic tarafından “Görmezden gelinemeyecek şekilde eşsiz ve ‘rahatsız edici’.” olarak nitelenir. Müzik eğitiminin ardından Emika’nın bir ay boyunca staj yaptığı Ninja Tune şirketi, onun Berlin’de gerçekleştirmekte olduğu bu karanlık, düşük tempolu dubstep kayıtlarından fazlasıyla etkilenir ve 2010 yılının Ocak ayında, kendi etiketi ile Emika’nın ‘debut’ kaydı olan “Drop the other”ı piyasaya sürer. Mayıs 2010’da “Double Edge” isimli “single” kaydı, 2011’in Nisan ayında piyasaya çıkan “Count Backwards” ve “Pretend/Professional Loving” isimli eserleri takip eder. Sonunda, 3 Ekim 2011’de ilk kendi adını taşıyan ilk albümü “Emika” piyasaya çıkar. Albüm, müzik eleştirmenleri tarafından; “Büyüleyici, atmosferik melodiler ve özgün elektronik ‘beat’lerin harmanlandığı başarılı bir eser” olarak tanımlanır. Emika’nın üretiminin, PJ Harvey, Beth Gibbons, The xx ve Zola Jesus gibi düşük tempolu eserler üreten isimlerden etkilendiği bariz bir şekilde belli olmaktadır. 18 Ekim 2011’de ilk Amerika turnesini gerçekleştiren Emika, hak ettiği şöhrete kavuşur.
Yıl 2017, “sıradanlaşmış ve kendini tekrar eden elektronik müzik” çevresinde, Emika yine özgünlüğü ile dikkat çekiyor. Yeni yılın Ocak ayında yayınlanan altı parçalık “Melanfonie” albümü ile dinleyicisini ve meraklısını şimdiden mest etti bile. “Kickstarter” projesi ile başlatılan albüm fikri, fazlasıyla talep görmüş, sağlanan bağışlar ve maddi kaynaklar ile hayata geçirilmiş. Bu albümde Emika’ya, vokallerde soprano Michaela Srumova eşlik ediyor. Kayıtlarda ise akustik enstrümanlar kullanılıyor ve bu çalgıların her biri dünyaca ünlü The Prague Metropolitan Orchestra tarafından, Paul Batson’ın şefliğinde çalınıyor. Ortaya da yine Emika’ya özgün karanlık ve düşük tempolu, bağımlılık yaratan yepyeni bir çağdaş ses şöleni çıkıveriyor.