Jemaine Clement ile Taika Waititi‘nin sempatik, kibar, münzevi vampirleri geri döndü. Yanlış anlaşılma olmasın, 2014 yapımı filmdeki karakterler değil bahsettiğimiz. Ama o film vesilesiyle tanıştığımız ‘absürt kan emici kafası’ geri döndü. Evet, kamera önündeki isimler farklı, ama arkasındaki isimler değişmediği sürece kaç yazar ki?
Filmde başrolleri de paylaşan Clement ile Waititi, bu defa yapımcı, yazar ve yönetmen koltuğunu başka isimlerle paslaşmakla yetiniyor. Hikaye üç aşağı beş yukarı aynı, eski ve her haliyle ‘lanetli’ bir muhiti paylaşan birkaç vampirin ev halleri, belgeselci bir ekibin kadrajına yansıyor. Önemli bir farklılık ise yeni bir vampir türüyle tanışmamız: İnsanları konuşa konuşa sıkarak veya sinir ederek beslenen bir “enerji vampiri”!
Müzikler yer yer Vivaldi, Bach sularında, yer yer daha indie ve elektronik, yer yer biraz daha yöresel. Şimdilik en şaşırdığımız hamle ise Ali Rıza Kaptanzade ve Göksel Baktagir imzalı iki Türk sanat müziği örneği işitmemiz oldu kuşkusuz. Fazla söze ne hacet, huzurunuzda What We Do In The Shadows‘ta dönen müzikler. Birinci sezon şu günlerde yayınlanmaya devam ediyor, gülmek isteyen bölümlere buyursun.