80’lerin köklerini oluşturan en önemli ekiplerinden Depeche Mode, bu ay yeni albümleriyle dönüş yaptılar. Bu sefer daha da duygusal ve kendi kalemlerine özel bir depresiflikle kaplı grubun enerjisi. Memento Mori, her ne kadar Depeche mode her zaman karanlık bir grup olmuş olsa da, iki kişi kalmış topluluğun şu ana kadarki en kasvetli ürünleri.
Grubun yeni bir albümü çıkar mı çıkmaz mı, bir şaibe söz konusuydu. Grup ise bu şaibeyi belki de son 15 yılda yaptıkları en iyi işle dönerek bitirdi. 80’lerde club müziğinin çok temel ve en istenen parçalarıyla öne çıkan grup, 1993 tarihli Songs of Faith and Devotion albümleri ile daha elektro gitarlı ve farklı bir imajla akılda kalmaya başladılar. 2005 tarihli Playing the Angel albümlerinden sonra ise bunu daha yukarı çıkaramadılar dersem kimsenin kalbi kırılmaz. “Öleceğini hatırla” anlamına gelen yeni albüm, geçen sene kaybettikleri yol arkadaşları Andy Fletcher’a adanmış ve geçen 3 yılın zorluklarını da beraberinde taşıyan bir söz yazarlığı ve sound’a sahip.
Fletcher grupta hep birleştirici bir role sahip oldu. Gruba getirdiği sound, sözler ve müzikalite geçmişte çıkardıkları hitlerin çekirdek özellikleriydi. Fletcher’ın yokluğunda eski albümlerdeki gibi hitler albümde bulunmasa da, vokal Dave Gahan ve Martin Gore, arkadaşlarının anısına herkese kendini hissettiren bir duygusallıkla dokunmuşlar, aşırı içten ve değerli bir iş çıkarmışlar.
Üyeler az kalsa da albüme katkısı olan önemli kişiler hala var. Arctic Monkeys ve Gorillaz’ın yapımcılığını da üstlenen James Ford, bu albümde de toplulukla etkili bir birliktelik kurdu. Synth ve klavyelerin eksikliğinde 80’lerin başka bir new wave/synth pop efsanesi olan Psychedelic Furs’ün Richard Butler’ı da albüme katkıda bulundu.
Son 3 yıldan sonra yaşanan umutsuzlukları her platformda sanata çevirebileceklerini kanıtlayan grup, kendi nihilist imzasını günümüze koymayı da özgün ve akılda kalır bir şekilde başarıyor.