Cooling Prongs: “Hem Sert Hem Nazik”

Christopher Fleeger ve Sharon Udoh’tan oluşan Cooling Prongs’u 16 Eylül’de, Berlin Gretchen’da, clipping.’in açılış grubu olarak izledim. O ana dek sahnede neye tanık olacağıma dair hiçbir fikrim yoktu, setleri sona erdiğinde ise performanslarıyla beni derinden sarsmışlardı. “Acaba 1980’lerde Einstürzende Neubauten’ı ilk kez izleyen insanlar da şu an yaşadığıma benzer hisler yaşamış mıdır?” diye düşündüğümü hatırlıyorum.

Çok geçmeden Fleeger’ın DM’lerini sızdım ve mail yoluyla bir röportaj yapmayı önerdim. O da beni kırmadı, ortaya aşağıya okuyacağınız epey eğlenceli döküm çıktı.

Öncelikle bu çılgın proje nasıl ortaya çıktı? Ve grubu ilk kurduğunda kafandaki sound da bu kadar çılgın mıydı?

Christopher Fleeger: Oldum olası bir field recording pratiğim vardı, ama bir noktada Public Enemy’nin It Takes a Nation of Millions to Hold Us Back albümünü ilk kez dinlediğimde hissettiğim o coşkuyu yakalayabileceğim bir performans üslubunu denemek istedim. O albüm, içinde kaosla kusursuz kontrolün bir araya geldiği bir gerilim barındırıyor ve ben de o hissin peşindeyim ilk duyduğumdan beri. Cooling Prongs’ta da temelde Bomb Squad’a benzer bir ruhla çalışıyorum; ama plak raflarını karıştırmak yerine orkestramı kendi kaydettiğim field recording’ler ve nesne seslerinden kuruyorum. Yani duyduğun her şey aslında herkesin muhtemelen daha önce duyduğu şeyler, ama düzenleniş biçimleri tamamen bana ait. Bu da müziğin biraz daha taze, hatta belki biraz dengesiz ya da çılgın tınlamasını sağlıyor olabilir.

Counterfeit Madison, yani Sharon Udoh projeye nasıl dahil oldu?

Sharon Udoh’u ilk kez bir tiyatro oyununda gördüm, clipping. grubundan Jonathan Snipes oyunun ses tasarımını yapıyordu. Sharon’ın sesi, doğaçlama içgüdüsü ve anın duygusunu yönetme biçimi beni tam anlamıyla büyülemişti. O zamandan beri defalarca DM’lerine sızdım, muhtemelen gereksiz bir sıklıkta hem de. “Sen rüya grubumun bir parçasısın,” dedim durdum. Sonunda Los Angeles’ta buluşmaya, prova yapmaya, sahne almaya karar verdik ve şimdi gerçekten rüya grubumda yer alıyor.

Konserlerinize bir adamın bilgisayarını parçaladığı bir videoyla başlıyorsunuz; Berlin seyircisi olarak buna kahkahalarla güldük. Videodaki iki kişiyi tanıyor musun, yoksa internetten rastgele bulduğun bir video mu?

O Ice-T ve eşi Coco. Video, banliyödeki evlerinin önünde, çöp konteynırlarının yanında çekilmiş. Ice-T, kimse fikrî mülkiyetini çalmasın diye MacBook’unun sabit diskini parçalamaya çalışıyor. İronik olan şu ki muhtemelen fikirlerimin yarısını o videodan çalmışımdır. 80’ler sonu, 90’lar başı rap’iyle büyüdüm ve Ice-T bu bağlamda benim için çok merkezî bir figürdü.

Kardeşim bana bu videoyu gösterdiğinde, Ice-T’nin o kendine has tonuyla MacBook’un soğutma fanını çıkarıp “Cooling Prongs!” dediği an beni çarptı. Daha önce kimsenin bu iki kelimeyi yan yana kullandığını duymamıştım. İnternette aradım, bulamadım; haliyle grubumun ismi oldu. Mantıklı da düşündüğünde; müziğimizde hayli sivri uçlu bir enerji var ama aynı zamanda serinletici, yatıştırıcı bir tarafı da var. Hem sert hem nazik… Ice-T aslında grubumun adını benim yerime koymuş oldu. Teşekkürler Ice-T!

Canlı performanslarda kullandığın teknik setup’tan biraz bahseder misin? Neleri içeriyor?

İki oktavlık bir marimba controller’ı tokmaklarla çalıyorum, ama bu sadece bir klavye değil: üzerinde dokunarak sample’lar arasında gezindiğim, akorlar çaldığım veya Max/MSP patch’im içinde özel komutlar çalıştırdığım ribbon controller’lar var. Tokmakların kendisi de iletken; içlerinde bobinli mıknatıslar bulunuyor, bu yüzden ortaya çıkan sesler -tıpkı bir theremin gibi- kurduğum mekanizmaya olan yakınlığıma ya da uzaklığıma tepki veriyorlar. Bir drum machine’de “başlat” tuşuna basmak yerine, ben o saatin kendisi oluyorum. Notalara vurarak sekansları yönlendiriyorum; binlerce minik sample’ tetikliyor, şarkılarımın küçük parçacıkları arasında “canlı” biçimde yürüyorum. Aşırı karmaşık bir video oyunu gibi düşünebilirsin.

Şimdiye kadar kaydedip yayınladığın parçalar arasında, yapması en kolay ve en zor olan iki parça hangisiydi?

En kolay parça 316’daki “Overture” oldu. İlk fiziksel baskısı kaset formatındaydı, o yüzden ölen bir kaset motoru misali, bandın canlı canlı yutulur gibi duyulduğu bir ses yaratmak istedim. Albümdeki diğer şarkılardan temalar ödünç alıp bir müzikalde duyabileceğin bir açılış süitini andıran bir parça yaptım, sonra da şarkıyı albümün sonuna koydum, çünkü albümdeki şarkı listesi tersten gidiyor.

Midnight” ise uzun süre canımı yakan bir parçaydı. Japon ithali karavanımın tavanına mikrofonlar monte ettim ve içeride günlerce süren kayıtlar yaptım, karavanın içinde uyudum. Yüzlerce saatlik materyal var orada.

Sub Pop’tan çıkan bir ortak EP için clipping. ile beraber Ice-T’nin “Midnight” parçasının tamamen field recording’lerden (ve Daveed Diggs’in “MIDNIGHT!” diye bağırmasından) oluşan bir cover’ını yaptım. Orijinali adeta ‘South Central’da polisten kaçma rehberi’ gibi bir şarkı; bu yüzden cover’ımda Ice-T her “Vernon’dan bastık, sağımız Normandie, solumuz Florence” dediğinde, o lokasyonda kaydedilmiş bir field recording duyuyorsun.

Kayıtlar alırken duraklarımdan biri, bir Popeyes’in hemen yanıydı ve o kirli, yağlı, baharatlı patateslerin kokusu, bir an vanın içinde pişirdiğim mercimeklerden çok daha cazip geldi. Mikrofonları kayıtta bırakıp içeri girdim. Sıradayken önümdeki kişi ansızın silah çekti. Tezgâha değil, önündeki kişiye doğrultmuştu! İkisi dışarı koştu ve çatışma orada devam etti, parçadaki silah sesleri de tam olarak o andan geliyor. Bizse mekanın diğer müşterileri olarak buna nasıl karşılık vereceğimizi bilemedik sanırım, herkes yemeklerini alıp işine baktı. Vana geri döndüğümde o iki kişiyi de, o silahı da bir daha görmedim.

Sahne performansın bana müzik ve tiyatronun, hatta biraz da mizahın bir karışımı gibi geliyor. Sahnede alışılmadık yaklaşımlar sergileyen favori gruplarını sayabilir misin?

Koleksiyonumdaki sesleri patlattığım anların arasında seyirciye ulaşmayı amaçlıyorum, ama müzik beni adeta bir akıntı gibi taşıyor. Çoğu zaman sözlerim içimden fazla hızlı, hatta parçalı bir biçimde çıkıyor ve aradığım o bağ, momentumu takip ederken dalgalanıyor.

Gruplar: Cardiacs, They Might Be Giants, Fishbone, Previous Industries (Open Mike Eagle, STILL RIFT ve Video Dave), Captain Ahab, DAT Politics, Sparks, Melt-Banana, clipping.

clipping. ile uzun süredir devam eden bir dostluğunuz ve işbirlikleriniz var. İlişkiniz hakkında neler söyleyebilirsin?

Kankalarım… Yolun başından beri onların yanında olduğum için çok mutluyum, çünkü müziği tam da benim sevdiğim şekilde yapıyorlar. Birbirimizin sekanslarını tamamlıyoruz. Diğer gruplar gitar konuşur, biz ise ormanda veya bir yük gemisinde bulduğumuz sesleri konuşuyoruz. clipping. için hazırladığım bir beat’i vanıma bir amfi yerleştirip mikrofonların yanından sürerek, Amazon’daki bir balığın elektroresepsiyonunu kaydederek, Commodore Amiga 500’de OctaMED açarak ya da içine mikrofon yerleştirdiğim bir piyanoyu yakarak ortaya çıkarabiliyorum.

Cooling Prongs’un geleceğe yönelik planları neler?

Yeni bir albüm, umarım ki daha çok Sharon Udoh… Bir de belki sonunda şarkı söylemeyi ve çalmayı öğrenirim.

Diyelim ki bundan 100 yıl sonra müzisyenlerin anısını onore eden bir tema parkındayız. Her sanatçı veya grubun kendine ait bir anıt taşı var, üstünde de şarkı sözlerinden biri yazıyor. Cooling Prongs’un anıt taşında hangi şarkı sözünüz yazsın isterdin?

If we traded seats, would I feel your heat?

Cooling Prongs’un Bandcamp profiline şuradan göz atabilirsiniz.