Sağlam ters köşelerde bugün: Neil Armstrong‘un aya ayak bastığı nokta olan Tranquility Üssü, meğerse bunca zamandır Las Vegas‘ta bir otelmiş. Kumarıyla, dumanıyla… Alex Turner adındaki bir zaman yolcusu, bu büyük komployu cümle aleme ifşa etmek amacıyla 70’lere ışınlanmış; Martini Polis Merkezi‘yle gizli bir göreve girişmiş. Buraya kolayca uyum sağlamış, bardaki piyanonun başına geçip kafasını dağıtmadığı zamanlarda en yakın sinemada almış soluğu. Zamanla casusluğu bir kenara bırakıp aşkın peşine düşmüş, bu arayış da içindeki varoluşçuyu ıslah etmeyince bir uzay gemisine geçmiş, ayaklarını uzatmış, dünyayı seyre dalmış. Köşesine geçip güzel bir şarkı yazabilmek için ölümlerden ölüm beğenmiş, dirildiğinde bütün düşüncelerinden arınmış… Ve ansızın aklına gelen bir şakaya gülmüş.
Bizim Üçüncü Yeni adıyla anılan müzik gruplarına en çok benzeyen yabancı rock’çılardan Arctic Monkeys için zorlu imtihanın vakti geldi çattı: AM ile kariyerlerinin en ticari albümüne imza atarak popülerlikte fezaya çıkan bir grup için sıradaki hamle, 5 yıldır beklenen o devam filmi ne olabilir? Görüyoruz ki aklınızda ne canlandıysa, o katiyen olamaz. Zira grup, yeni albümleriyle adeta başkalaşım geçirmiş; synthesizer’lı, piyanolu, az daha zorlasa progresif rock’a kayacak bir konsept eser çıkmış ortaya. Bu nasıl mümkün oldu? Nereden, nasıl, hangi sebeple esti? Albüm öncesinde şarkı yayımlamamak da ne demek oluyor ayrıca?
Lider Alex Turner‘ın dediğine göre her şey bir yazarlık kriziyle başlamış. İhtiyaç duyduğu ilhamı uzun bir süre sonra, piyanoya sarılınca bulmuş Turner. Tranquility de her şeyden önce onun tecrübelerini ve sorunlarını dışa vurduğu, inanılmaz kişisel bir albüm. Solo albüm gibi yaratılıp, grubun ellerinde ekip işine dönüşmüş. Uzayda geçen bir kara film gibi, ama kesinlikle depresif değil tonu; daha ziyade zorlayıcı, sinemasal. Lakin bunlara rağmen sözlerde mizahi kalabilen bir anlatım var. Örneğin albümün en “normal”, efendi enstrüman işçiliğine sahip şarkısı “Four Out of Five”, “Ay’a bir taco standı kurdum, iyi eleştiriler aldı / 5 üstünden 4 yıldızlı” gibi absürt bir nakarata sahip. Strokes‘tan, canavar kamyonlardan, Blade Runner‘dan bahis açılıyor, hem de en beklenmedik anlarda. Orijinal, akılda kalıcı, ironik ve son derece melodik dizeler gırla gidiyor. Dolayısıyla en azından şiirsel açıdan bir başyapıtla karşı karşıya olduğumuz kesin.
(Entelektüel ruh tüm albüme sirayet etmiş, grup üyelerinin en sevdiği filmlerden oluşan 5 filmlik bir seçkinin albümden önce yayımlanması gösterişçi durabileceği kadar yerinde bir tercih bu yüzden. Meraklısı için kalite kokan söz konusu liste: Coppola‘dan The Conversation, Antonioni‘den L’eclisse, P.T. Anderson‘dan Inherent Vice, Scorsese‘den The Last Waltz ve Melville‘den Le Cercle Rouge.)
Tranquility Base Hotel + Casino‘nun sözlerine kulak verip ilk paragrafta olduğu gibi çeşit çeşit okumalar yapmak, teori üretmek mümkün. Ne de olsa maşallahı var, algoritma gibi örülmüş bir eser. Öyle ki albümü tekrara alıp dinlediğinizde başı ve sonunun da kesin çizgilerle ayrılmadığını fark ediyorsunuz, “The Ultracheese”‘i “Star Treatment” takip etse hiç sırıtmıyor. Sonsuz bir çemberdeyiz sanki, her dinleyişimizde üstünde yürüdüğümüz o yolda daha önce gözümüzden kaçan bir çalıyla, taşla, kirpiyle karşılaşıyoruz. Bu detayların kimisine kayıtsız kalıyor, kimisinden pek etkilenmiyoruz ama baştan sona ilgimizi canlı tutan bir deneyim oluyor. Zamanla gözümüz alışacak, o küçük detayları da seveceğiz gibi geliyor. Evimizde öylece, amaçsızca duran küçük eşyaları da atmaya kıyamayız ya hani, öyle bir şey.
Bütün bunlar bize kısaca şunu söylüyor: Arctic Monkeys “herkesin rock grubu” sıfatını bir kenara atıp, “entelektüel insanın grubu” gibi bir konuma meyletme niyetinde cesur bir adım atmış. Eskiden olsa ortaya çıkaramayacakları “Golden Trunks”, “She Looks Like Fun” gibi acayip parçalar bu sayede bağlamdaki yerini bulmuş; uzun ve deneysel bir şarkı çıkarmış ortaya. Buyurun, siz de bir deneyin ama yolunuzu şaşırmayın, çünkü öyle kolay bir seyir değil bu. Sabır, çaba talep ediyor dinleyiciden. Veya belki de etmiyor, sadece güzelce eğleniyor. Başka ana akım sanatçılarda da görsek ne güzel olur diyeceğimiz türden hamleler bunlar. Onlar görmüş, biz arttıralım.