“Bir insan hangi yaşta ölürse ölsün aynı şeyi kaybeder. ‘Şimdiki an’ kaybedeceğimiz tek şeydir. Çünkü sahip olduğumuz tek şeydir. İnsan sahip olmadığı şeyi kaybedemez. “
‘Düşünceleri’ bıraktım bir kenara. Onu dinliyorum.
Pencereden sokağa bakıp gelecek yaza ‘gel artık ’ dedim, geçen yazı düşünüp. Bilirsiniz geçmiş yazlar hep güzeldir ve özlenir.
Geçmişe takılıp, büyük beklentilerini geleceğin omuzlarına yükleyenler kulübünün bir üyesi olduğumu farketmem de çok uzun sürmedi tabii. Marcus’un sözleriyle başladım ki kulübün tüm üyeleri hatırlasın. Hatırlamak ve hatırlatmak kıymetlidir çünkü.
Peki şu an ne yapıyorum?
Pırıl pırıl güneşli gündüzlerin gecelerini hayal ediyorum. Yıldızlarla dolu gecede, kumların üzerinde ruhumun özgürlüğünü yansıtan danslarımın olduğu geceleri. Yolumu aydınlatan, aşık olduğum o yıldızı görebildiğim geceleri.
Herkes uyurken güneşi doğurduğum, denize koştuğum günleri hayal ediyorum. Bir çocuğun dalgayla yıkılan kalesini yeniden inşa ederken ettiğim sohbetleri.
‘Evet çocuk dilediğin gibi doldurabilirsin kum kovasını ben taşırım.’
‘Dalgalar buraya gelmez değil mi Nurdan? ‘
‘Gelebilir, yeniden yaparız ama Güneş tepeye geldiğinde mola olur mu?’
‘Anlaştık’
Kalbimle birlikte bu eşsiz manzaralı hayalimi buraya bırakıyorum ve sesini açıyorum. Hayalim ‘Anım’ olsun hadi uyumadan dansa.