Adını Antik Yunan mitolojisinin sonsuz bir döngünün içine hapsedilmiş kahramanı Sisifos‘tan alan ilk şarkıyı dinlemeye başladığınız an, bu trajik hikayeye tezat oluşturacak kadar mutlu ve akılda kalıcı bir ezgiyle karşılaşıyor, dikkat kesiliyorsunuz. İsmindeki Bird’ün hakkını verecek şekilde ıslıklarıyla bir şarkının belkemiğini oluşturan Andrew Bird, kimilerinin başlığını gereksiz derecede iddialı, hatta kaba saba bulacağı My Finest Work Yet (Şimdiye Kadarki En İyi Eserim)‘te işte tema-atmosfer açısından böyle bir tezat yakalıyor, biraz da bu sayede iddiasının arkasında durmayı başarıyor.
Tema müzik kadar aydınlık değil dedik; zira Bird de dönemdaşı birçok müzisyen gibi daha önce yapmadığı kadar politik bir albüm kotarmış. Albümün kayıt süreci Donald Trump’ın ABD Başkanı seçildiği andan ‘beyaz ulusçular’ın Ağustos 2017’de gerçekleştirdiği Unite The Right yürüyüşünün Heather Heyer adlı bir ABD vatandaşının ölümüyle sonuçlanmasına uzanınca Bird de “Bloodless” adlı şarkısı başta olmak üzere güncel iklime dokunmadan edememiş. Müziğin kendisine dönecek olursak, kalbi klasik müzikle atan güncel Andrew Bird projelerinden Echolocations‘ın aksine melodinin merkezine vokalleri oturtan, daha Father John Misty‘ci bir anlayış hakim. Elbette Bird’den beklediğimizi üzere keman, piyano merkezli enstrümental damar da mevcut, destekleyici rolde gürül gürül akmakta. “Olympians”, “Don The Struggle” gibi örnekler ise çalgıları ayrı bir düzeyde parlatmasını biliyor.
Yaratıcı, cilveli, virtüöz indie rock sevenler My Finest Work Yet‘i atlamamalı, öylesi büyük hata olur. Güne güzel başlamak isteyenler, ha keza. Başlıktaki Yet’i görevinden azat ettirecek daha başka albümleri de ileride duymak dileğiyle. Yuvarlamaya ve yuvarlanmaya devam.