Üretim Mekanında Hareketlilikler: Babajim Istanbul Studios & Mastering

Kayıt ve prova stüdyolarından laf açılmıştı. 

Son yıllarda bu hizmeti veren stüdyolar, çoğunlukla bilgisayar müziği ve ev stüdyolarının artışı gibi gelişmelerle beraber küresel medyada konu oluyordu. Biri çok genel bir çıkarım yapmak istese, vardığı sonuca göre kayıt stüdyolarının geleceği pek parlak değildi. Bu sonuca ABD sektörü özelinde farklı açıdan bakan bir habere rastlamam ve ülkemizdeki birkaç stüdyonun dikkat çekici faaliyetleriyle karşılaşmam bir röportaj dizisini beraberinde getirdi. İlkinde Ankara’da düzenlediği son dakika konserlerle yeni nesli stüdyo kültüründen mahrum bırakmayan Studio Allegro ile söyleşmiştik

Bu kez 2010’da Beyoğlu’nda açıldığından beri ülkemizin en donanımlı ve iyi stüdyoları arasında yer alan Babajim Istanbul Studios & Mastering ile devam ediyoruz. İki yıl öncesine kadar Alp Turaç, Reuben de Lautour ve Pieter Snapper ortaklığında yürütülen stüdyo belirsiz bir süreliğine kapandığını duyurmuştu. Ekim 2016’dan bu yana ise Tarkan Gözübüyük, Harun Tekin, Ozan Tügen ve Cihan Barış ortaklığında stüdyonun küllerinden doğduğunu söyleyebiliriz. (Tarkan Gözübüyük’ün başında bu sürece değindiği Compel söyleşisini buradan izleyebilirsiniz)

Kurucusu Eppie Özen’in country şarkıcısı ve şarkı yazarı babası Jim Lunsfold’un anısını yaşatan kelime oyunlu adı, sarı siyah renkleri, dört katlı tesisi ve imzası bulunduğu yapımlarla hafızalarda yer alan Babajim Istanbul’un “şimdilerde neler yaptığını” gösteren bir dizi faaliyet var. Aklıma takılan sektör özelindeki konular, stüdyo adıyla yayınlanan “Hedef Rönesans” teklisi, “Yolu Babajim Istanbul’dan Geçen Şarkılar” temalı Spotify çalma listeleri ve geçtiğimiz aylarda düzenledikleri atölyeler derken, hepsini toparlamaya çalışıp stüdyo ekibiyle aşağıdaki e-röportajı gerçekleştirdik.

Son on yıl içinde kayıt stüdyolarının geleceğine dair küresel medyada karışık yorumlar görülüyordu. Ağırlığı stüdyoculuğun öleceğini iddia ederken yakın zamanda ABD’deki istatistikler başka bir tablo önermişti. Buna göre, 2015’te kayıt stüdyoları sayısı tüm zamanlar ölçeğinde en yüksek üçüncü sırada yer aldı. Stüdyo sayılarındaki artışın sürdüğü ve 2020’ye kadar da süreceği tahmin ediliyor.
Söz konusu stüdyoların kaçının müzik üretimi odaklı olduğu bir yana, endüstride önde gelen bir ülkede seyir böyleyken konuyla ilgili görüşlerinizi merak ediyoruz. Küresel ve/veya ülkemizdeki gelişmeler üzerinden siz neler düşünüyorsunuz?

Dünyada ve ülkemizde pek çok büyük stüdyo ya kapandı ya da faaliyet alanını değiştirerek var olmaya çalışıyor. Az sayıda büyük stüdyo ise tüm negatif faktörlere rağmen ayakta kalmayı başardı.
Biz de, kayıt stüdyosu vasfımızı ön planda tutarak, buranın imkanlarını bir “production house” olarak da genişletmek şeklinde bir stratejiyle var olmanın anlamlı ve mümkün olduğuna inandık.

“Home studio” kavramının son yıllarda müzik üretimini hatırı sayılır şekilde etkilemesiyle bir müzisyen neden ve ne zaman kayıt stüdyosunu tercih etmelidir, üzerine düşünülmeye başlanan bir soru oldu. Maddi imkanının olması ile belirli bir türde (klasik, caz vb. başta olmak üzere) müzik yapma yönelimi bu anlamda akla gelen ilk cevaplardan. Sizce bu soruya başka cevaplar mümkün mü?

İlk akla gelen popüler cevaplar şöyle olabilir: iyi bir davul kaydı, çok iyi bir piyanoyla kayıt yapmak, birlikte çalarken sesler karışmadan kayıt yapmak, kayda değil de performansa yoğunlaşmak, çok geniş bir mikrofon ve outboard ekipman skalasından yararlanmak için müzisyenler hala büyük stüdyoları tercih edebilirler ve etmeye de devam ediyorlar. Klasik ve caz gibi türlerin iyi stüdyolara ihtiyacı doğal olarak daha fazla, ama Babajim olarak ilk günden beri oldukça çeşitli müzik türlerinin tutkunlarına ev sahipliği yaptık. Şu an dünyada görselliğin hakimiyeti altında yaşasak da, kaliteli sesler duymanın çok uzak olmayan bir gelecekte eskisinden de mühim bir ihtiyaç haline geleceğini de düşünüyoruz.


Babajim Istanbul’un iki yıl önce kapanıp sonrasında küllerinden doğduğundan haberdardık. Bu sonbahar ise stüdyo için ayrı hareketli geçiyor gibi. Son olarak Spotify’da stüdyo adıyla yayınladığınız “Hedef Rönesans” teklisi ise adıyla ayrı manidar geldi bize. Yoksa fazla anlam mı yüklemişiz, ne dersiniz? : )

Hayat, zaman ve şartlar bizi her zamankinden çok çalışmaya, üretmeye ve var olan değerlerimizi korumaya teşvik etti. Tarkan, Ozan, Cihan ve Harun’dan oluşan Kayıt Müzik’in Babajim macerası da bu anlayışla başladı ve sürüyor. Müziğe tutkun bir insanın hayat boyu sıkılmayacağı kadar renkli ve imkanlı bir stüdyoda, ülkenin ve dünyanın kültür hayatına katkıda bulunarak sürdürülebilir bir çalışma modeli yaratmak ve burayı fikirlerin, tasarımların ve heyecanların buluşarak büyüdüğü bir yer olarak yaşatmak için çıkılan bir yolda yayınlanan ilk şarkı için uygun bir isim galiba “Hedef Rönesans” : )

“Hedef Rönesans” teklisi ardında kimler hangi süreçte yer aldı?

2018 Ocak’ta vizyona giren Ölümlü Dünya film müziklerinin bir kısmı Ozan Tügen tarafından Babajim’de yapıldı. Bu parça, Ozan’ın bazı sahneler için tasarladığı alternatiflerden biri. Yapımda yer almasa da biz sevmiştik, arada bir dinliyorduk.
Sonra, hem kendi işlerimizi hem de Babajim’de yapılan bağımsız kayıtları yayımlayabilmek üzere yaz başı The Orchard’la bir dijital dağıtım ortaklığı kurduk. Duygu Çetin yönetiminde ve Şebnem Enç’in önemli katkılarıyla idari adımlar atıldı. Çeşitli grup ve sanatçılarla kayıtlar yapıldı. Bu çalışmaların video görüntülerini de ileriye dönük belgeliyoruz. Neyse, dağıtım anlaşmamız geçen ay faal olunca, Spotify kanalını aktive etmek için özgün bir eser yüklemek gerekti. Güncel işler de hala yapım aşamasındaydı. Arşivden bu enstrümantal kaydı seçtik.

Stüdyoya özel başka tekli veya özel çalışmalar planlıyor musunuz?
Stüdyonun ve prodüktörlerimizin epey yoğun bir programı var. Bu programın içinden seçilecek bazı projeler ile, zaten özel olarak yayımlamak için tasarladığımız birçok proje önümüzdeki aylarda hayata geçmiş olacak.

Spotify’da bir süredir paylaştığınız “Yolu Babajim Istanbul’dan Geçen Şarkılar” temalı çalma listeleri ise ayrı dikkat çekici. Stüdyo çıktıları ve ağırlık verdiği müzik türleri hakkında da oldukça iyi fikir veriyor gibi. Ekibinizde herkesin kendi listesini çıkartıyor olması da bize çok tatlı geldi. Listeleri her ekip üyesinin sevdiği stüdyo parçaları olarak algıladık. Bilmediğiniz kriterler var mıydı listeleri oluşturma sürecinde?

Listeleri oluştururken dikkate alınan kriterler konusunda herkes özgür doğal olarak. Sevilen eserlere yer verildiği muhakkak, ama stüdyonun ev sahipliği yaptığı kayıtların çeşitliliğini yansıtmak da bazılarımız için önemli bir kriterdi. 


 Takip ettiğimiz kadarıyla geçtiğimiz aylarda atölye çalışmalarına başladınız. Kerem Deren ile senaryo yazımı ve Harun Tekin ile şarkı yazarlığı değindiğiniz ilk konulardı. Stüdyo ortamında atölye düzenleme fikri nasıl gelişti? Her iki atölyeye dair katılım, çıktı veya deneyimleriniz üzerine paylaşmak istedikleriniz var mı?

Atölyeler düzenlemek ilk günden beri düşüncelerimiz arasındaydı. Çeşitli iş birlikleriyle yaptığımız bazı denemelerin ardından Ekim ayında Harun Tekin ve Kerem Deren gibi atölye konusunda deneyimli iki isimle şarkı yazarlığı ve senaryo yazarlığı gibi iki popüler konuyla başladık. Katılımcıların sayısı, ilgisi ve çeşitliliği oldukça heyecan verici.. 
 
Atölyelerin devamı gelecek mi? Gelmesi durumunda başka hangi konulara odaklanmayı planlıyorsunuz? Öncelik verdiğiniz konular var mı?

Atölyelerimizin çeşitlenerek süreceğini söyleyebiliriz. Alanlar ise müzikle sınırlı olmayacağa benzer. Yaratıcılık ve konsantrasyon isteyen pek çok alanla ilgili planlarımız var. Yeni atölyeleri tarihler netleştikçe Babajim sosyal medya hesaplarından duyuracağız.