Taktikten Değil ‘Bulldozer’den Bilin: Bam Bam Bam

Popüler kültür ile müziğin sıkı bir ilişkisi olduğu malum. Oradan bir malzemeyi bir şarkının içinde, adında veya grubun adında gördük mü, söz konusu müziğin veya sanatçının varlığı hakkındaki en belirleyici etken gibi düşünüp buna göre sınıflandırma yapmaya meyilli olabiliyoruz. Yalnız “sınıflandırmalarımızı her zaman ne kadar sağlıklı yapıyoruz acaba” diye durup düşündüren durumlar da olmuyor değil. Bam Bam Bam’ın adındaki hikaye de böyle bir duruma örnek gibi.

Birkaç yıl içinde garage/punk rock türlerinde çıkardıkları iki EP ve Ankara, İstanbul, Eskişehir gibi şehirlerde verdikleri konserlerle kayda değer bir hayran kitlesi oluşan grubun ilk albümü “Bulldozer” bu hafta yayınlandı. Önce İstanbul‘da The Ringo Jets, ardından da Ankara‘da Strider ile peş peşe çıkarak albüm tanıtımı heyecanını ikiye katlayacaklar.

Yeni albümün izlenimi ve gelecekteki planları şerefine bir e-mail röportajı yapalım derken konu kendileri, güncel punk sahnesi ve punk anlayışlarına kadar gitti. Punk’ın son yıllarda yoğun üretimin görüldüğü türlerin başında gelmesiyle bu biraz kaçınılmazdı.

Arın, Cansu ve Serkan’ın cevaplarından önce kendilerinin yarattığı izlenimden bahsetmemi isterseniz ise richey lakaplı kişinin Ekşi Sözlük yorumu kafi olacaktır.

“mikrofonuna astığı gençlerbirliği atkısının yanında hafif mahcup duruşuyla adeta bir “grunge star” reankarnasyonu olan bir vokal, pogo yapmakla meşgul seyircileriyle birlikte adeta çığrından çıkan enerjik bir bas gitarist, soğuk ve mesafeli duruşuyla grubun karizma tarafını temsil eden usta bir gitarist ve tam da tarzın gerektirdiği ölçüde yüksek enerjisi ve bangır bangır tuşesiyle “stamina”lı bir davulcu… bam bam bam, türkiye’deki bağımsız müzik sahnesinde taşları yerinden oynatmaya ya da aslında belki de tam olarak taşları yerine oturtmaya aday gruplardan birisi. üstelik bunu istanbul’da değil ankara’da yapıyorlar.”

Bağımsız müzik kolektifi M4NM grubu olarak da bilinen Bam Bam Bam’ı Facebook, Instagram, YouTube ve Spotify üzerinden bulabilirsiniz.

Taktiksizliğe yönlendirme ünlemi olarak kamuoyuna yansıyıp geyiğe dönüşen bir ifadeyle karşı karşıyayız. Adınız için referans noktamız doğru mu? Biraz açar mısınız? 🙂

Arın: Aslında insanların sandığının aksine ismimizin o geyikle alakası yok.Grubun kurulmasının üzerinden kısa bir zaman geçmişti ve çevre çeperin itelemesiyle bir konsere çıkacaktık. Bir barda otururken kağıda aklımıza gelen isimleri yazdık ve bunlardan biri de “Bam Bam” idi. Barda oturan insanlara durumu izah edip kağıdı kendi aralarında dolaştırarak beğendikleri isme tik atmalarını rica ettik. “Bam Bam” kazandı ama isim Almanya’da çocuk şarkıları yapan bir gruba aitmiş. Öyleyse bir “bam” daha ekleyelim dedik. Zaten o zamanlar bu geyik de çok revaçta değildi. Başlarda o geyikle anılmak biraz canımızı sıktı ama şimdi takmıyoruz.

Birbirinizi nasıl buldunuz ve bir araya geldiniz?

Arın: Serkan ve şu an Almanya’da yaşayan eski gitaristimiz Berk internetten tanışmışlar. Bir süre doğaçlama yaparak, sevdikleri şarkıları deforme ederek stüdyoda vakit geçirmişler. Vokal ve bas da bulalım diyerek o zaman aktif olan bir foruma ilan vermişler.Daha sonra internet üzerinden bir arkadaşım benim adıma Serkan’a ulaşmış. O zamanlar başka bir grubum vardı ve çok da önemsemeyerek yanlarına gittim aslında. Epey iyi anlaştık, gerçi Berk benim sesimi hiç beğenmemişti ama işte sosyal anlamda iyi anlaştığımız için tahammül gösterdi galiba. Bir süre de üçlü devam ettik ve gruba bas almayalım diye bir karar verdik. Zaten konser vermeyi de beste yapmayı da düşünmüyorduk en başlarda. Fırat aynı ilanı Hindistan’da trende görüp Serkan’a ulaştı. Serkan “bas istemiyoruz artık” demesine rağmen Fırat ortalığı yakıp yıkarak stüdyoya geldi. Yarım yıl sonra Berk’in Çin’e taşınması gerekti. Berk’in ayrılmasından sonra da müzisyen ortamlarından tanıdığımız Cansu gruba dahil oldu.

Genellikle “punk grubu deniliyor ama aslında daha çok garage rock” şeklinde tarif ediliyorsunuz.
Diğer bir deyişle, hem 70’lerin ikinci çeyreğinde ortaya çıkan bir türle adlandırılıp hem de rock’n roll çıkışlı, müzikal anlamda onun atası görülen bir türün sizin için daha uygun bir sınıflandırma olduğu düşünülüyor. Türler üzerinden tanımlanma eğiliminin azaldığı bir dönemde, müziğinizin bu kısmına kafa yorulmasını ne kadar önemsiyorsunuz? Doğru bir tanım mı yoksa pek de önemli değil mi?

Serkan: Yeni bir şarkı oluştururken sınıflandırma yapmadan o an içimize nasıl siniyorsa o şekilde temelini oluşturuyoruz, daha sonra kayıtları dinleyerek son haline getirmeye çalışıyoruz. Açıkcası müzik yaparken sınıflara çok takılmıyoruz bizi dinleyenlerin de aynı şekilde hissetmesini isterim.

Cansu: Sınıflandırma konusu bence çok önemli olmamakla beraber illa bir tür belirlemek gerekecekse bu albümle beraber (çok da emin olmayarak ) stoner-garaj arası hibrid bir yere yöneldik diyebiliriz.

Arın: Ankara’nın street punk tayfası bize tatlısu punkı diyordu bir ara. O epey hoşuma gitmişti.

İki yıldır biraz tekli biraz ep derken son olarak ilk albümünüz ‘bulldozer’i yayınladınız. Albümünüz şu ana kadarki tavrı en yoğun kaydınız desek, ne dersiniz? Hazırlık süreciyle beraber albümle ilgili fikirlerinizi alabilir miyiz?

Serkan: Hem enstrümantal olarak hem de sözler olarak gerçekten buldozer gibi bir albüm oldu.

Cansu: Gerçekten de ismini çağrıştıran bir albüm oldu. Basit ve net müzik, politik ve doğrudan sözler bir tavır olabilir ancak tüm bunlar özellikle bir tavır olsun diye uğraşmadan kendiliğinden ortaya çıktı, o konuda çok memnunuz. Belki de daha komplike şeyler yapmaya kapasitemiz yetmiyor da olabilir, yine de müziğimiz bizi mutlu ediyor. Müzikal kısmı sonuçta zevk meselesi, o konuda hiçbir iddiamız yok 🙂 Şarkılarla çok uzun süreler uğraşacak vaktimiz olmadı ancak kısa sürede heyecanlı ve yoğun katkılı bir efor sarf ettik. Çalışma hayatının yıpratıcılığı ve basçımız Fırat’ın Şırnak’ta mecburi görevde olması gibi durumlara inat olarak kısıtlı sürelerde ve yoğun gaz ile bu şartların baskısını deldik.

Sağlam duruş savunuculuğu, sınırları muğlaklaştırmak, ideolojilerden arınış, kalite fetişizmine karşı değersizliğe övgü, bunalımın dışavurumu gibi ilişkilendiğiniz türün bazı çağrışımlarını saysam… Bu ifadeler ne kadar yakın geliyor size? Üretiminize fikren ve/veya müzikal anlamda nelerin tesiri var?

Arın: “İdeolojilerden arınma” durumu bizden uzak olsun. Hayatın herhangi bir alanına ideolojiden soyutlanmış şekilde bakamıyorum. Müzik de öyle, gittiğim berber de.

Cansu: İdeolojilerden arınma hariç tüm bu dışavurumlara tamamen katılıyorum. Özellikle kalite fetişizmi bize göre biraz itici bir durum. Kayıtlarda canlı çalıyoruz ve en fazla birkaç take alıyoruz, bu sayede mükemmel çalımlar olmasa da hissiyatı korumuş olduğumuzu umuyoruz. Dinleyiciye böyle yansıyor mu bilmiyorum ama yaptığımız şeyi doğal hissetmemizi sağlıyor. Duruş konusu bizim için güzel bir ilham diyebilirim, gerek politik gerekse kalite fetişizmine ve estetik saplantılara karşı olarak….

Alt kültür, müzik üretimi gibi bağlamları bir yana koyalım. Son derece sınırsız düşünmenizi isteyeceğim… Size göre en “punk” şey nedir?

Serkan: Bana göre en “punk” şey metrodaki sarı çizgiyi geçmek.

Cansu: Bana göre şu an en punk şey sosyal medyanın çirkin tarafından uzak bir hayat sürmek ve sürekli kendinle ilgili gereksiz şeyler paylaşma saplantısına karşı koymak. Sosyal medyanın insanların özentilik ve kendini başkalarıyla kıyaslama hastalığı üzerinden para kazanması gerçeği şu an punk sahnesinin en fazla eleştirmesi gereken olay bence. Diğer taraftan, güzel kullanıldığı takdirde punk kültürünü gazlamaya ve paylaşımcı kolektivizmi güçlendirmeye yarayacak faydalı yönleri de var, bu dengeyi sağlamak lazım.

Arın: BBG Tarık.

Yaptığınız müziğin Ankara ile özdeşleşen herhangi bir yanı olduğunu düşünüyor musunuz? Şehrin parçalarınızın çoğuna veya bir/birkaçına etki etmesi gibi…

Cansu: Tabii ki doğal olarak etkisi var. Bozkır ve memur kenti geyikleri milyonlarca kez tekrarlandı ama bu bir gerçek ve doğrudan bakış açımızı etkiliyor. Mesela İstanbulluların hayatlarında büyük rol oynayan estetik kaygı ve bohemlik bir Ankaralının zihin yapısına göre lüks kaçabiliyor. Burada lüksten kastım parasal değil de, insanların hayatında ve şehirde bunların tezahür edeceği bir alan olmamasıyla alakalı. Bunun dışında Manyak adlı şarkının sözleri 10 Ekim Ankara Garı patlamasına gönderme yapıyor, mesela buna bir şekilde değinmememiz mümkün değildi.

Son dönemde ülkemizin punk sahnesi göz ardı edilemeyecek türden bir canlılık yaşıyor. Sizce nasıl bir çeşitlilik söz konusu? Aralarında beğendikleriniz var mı?

Cansu: Son zamanlarda duyduğum yerli gruplar beni aşırı heyecanlandırıyor, bu gruplardan çoğu birbirinin müziğini sürekli takip ediyor ve gruplar arasında dostluklar kuruluyor.Bu grupların çoğu İstanbul’da olsa da durumdan şikayet edilemeyecek kadar güzel bir ortam var. Şahsen onlar sayesinde kendimi müzik konusunda hiç olmadığım kadar hevesli hissediyorum. Skate punk’tan progresif rock’a kadar bir sürü tarzda ürünler çıkıyor, her tarz herkese hitap etmeyebilir ancak genel olarak üretkenlik ve kalite bence çok iyi görünüyor. Tek problem dinleyicilere ulaşma zorluğu.

Serkan: İnternet üzerinden artık herşeye erişebiliyoruz tabi ki bu durum bizim gibi birçok grubun müziğini dinleyicisine rahatça ulaştırmasını sağladı. Grubun “dedesi” lakabının hakkını vererek ben “eskiden dinlediğim punk grupları hala dinliyorum” demek istiyorum.

Müziğinizin enerjisini en iyi şekilde yansıtan ortam konserleriniz. Bir konserinizde sahne önünün ufak çaplı bir çöküşe maruz kaldığını hatırlıyorum. Benim için ilginç bir konser anısıydı. Sizde daha ilginç herhangi bir anı var mı?

Cansu: Konserlerde arkadaşlarımız çok eğleniyorlar ve bizi de eğlendiriyorlar (aslında tam tersi olması gerek :D). Herkes kendini dans veya pogoya kaptırdığı zaman üzerine bir de sahneye çıkıyorlar ve her konserde komik ve unutulmaz olaylar illa ki yaşanıyor. Bu anılardan hangisini yazsam bilemedim 🙂

Arın: Bir arkadaşımız konserden sonra gelip “çok gaza geldim, yanımdakine kafa attım” demişti. Kafa attığı insan da Table Records’tan arkadaşımız Alper Yıldırım. Karanlıkta Alper olduğunu da anlamamış, yoksa o da tanıyordu. Milleti birbirine kırdırdık.

Serkan: Benim için unutulmaz olan anı normal bir provamızda Arın’ın şarkıyı bitirip davulun üzerine “Stage Dive” yapmasıydı. Kimse ne olduğunu anlamadı ve Arın’ı bir anda bana doğru uçarken gördüm.

Son olarak lansman sonrası “Bulldozer” kapsamında bizleri neler bekliyor?

Serkan: Güzel ve farklı sürprizlerimiz var =)

Cansu: Etrafımızdaki yetenekli arkadaşlarımız ve instagram üzerinden ulaştığımız bazı çizerler bu albüme yönelik çok güzel çizimler yaptılar. Onları rastgele albüm CD’lerinin içine koyma ve hatta bir sergi düzenleme planımız var. Sanırım bunu yazarak Serkan’ın sürprizini bozmuş oldum. Bunun dışında bir an önce yeni şarkılar kaydetmek istiyoruz.