Şarkıların Hikayeleri: She Took My Soul In Istanbul

Paul Dwyer, farklı ailelere ait birçok müzikal enstrüman üzerinde hakimiyeti olan, İskoçya asıllı, Türk vatandaşı. İyi müzisyen, çok iyi müzisyen. Kültür sentezi kalıbından hazzetmesem de, bu kalıbın en harika örneklerinden birini teşkil ediyor kendisi. Summertime‘dan, Deniz Üstü Köpürür‘e, Ordunun Dereleri‘nden Passenger‘ın Let Her Go hitine, Barış Manço‘nun Gülpembe‘sine kadar uzanan bir repertuarın altında imzası bulunuyor. Muazzam bir Türkçe, muazzam bir İngilizce ile aşk ediyor şarkılarını. Bunu da çok net bir şekilde özetleyen bir albümü var, ismi de “Belki Yes Belki No

İskoçya’da doğup büyüyen Paul’un hayatında müzik her zaman öncelikli bir yer almış. Yıllar önce evlendiği Türk vatandaşı olan eşi ile birlikte Türkiye’ye yerleşmiş, buralara da karışmış, buralardan beslendiği gibi karşılığında da kendi kültürüyle de bizim topraklarımıza su vermiş. Kendisi de şu masmavi dünyamızın kuzeyinden geldiği için midir nedir, Türkiye’nin kuzeyi Karadeniz’in türküleriyle de arasındaki iletişim her daim güçlü olmuş. Paul Dwyer‘ın çok büyük bir şöhreti yok, ancak hatrı sayılır bir kitle tarafından da bilinmekte, izlenmekte ve dinlenmekte. İstanbul’un bir sahnesinde kendisiyle karşılaşabilirsiniz. Tanıdığınız sanatçılara eşlik ederken görebilir, başkalarının albümlerinde sesini, gitarını duyabilirsiniz.

Gelelim konumuza, orijinali Marc Almond‘a ait olan müthiş şarkı “She Took My Soul In Istanbul“u öyle bir yorumlamış ki, belki de buraları sevgili Marc’dan daha iyi tanıdığı için, sanki doğrusunu Paul söylemiş, Paul’un hikayesiymiş gibi geliyor insana dinledikçe. Şarkı yıllar öncesinde kaydedilmiş, yıllar öncesine ait bir hikayeyi anlatsa da, İstanbul’un son günlerini anımsatıyor bana daha çok. Şarkının lirikleri ve melodik yapısı orijinalinde de, Paul Dwyer‘ın yorumunda Doğu’ya ait baskın izler taşıyor. Eh, İstanbul da bugünlerde her zamankinden daha “Doğu” bir yapıya sahip. Marc Almond’un sözlerinde kapalı çarşılar, mistik tütsü kokuları, Türk hamamları, egzotik birçok detay bulunuyor. Elbette ki, adından da anlaşılabileceği gibi hüzünlü bir aşk hikayesi de hikayenin odak noktalarından. Filmlerdeki “Hollywood” etkisini hissediyor dinleyici, bu biraz daha eski zamanlar için biraz tutarsız olabilirdi belki, ancak bugünün İstanbul’una hiç yabancı gelmiyor.

Korkmayın, olayı hiç siyasete getirmeyeceğim. Ancak, Dünya ekonomisinin ve haylaz Amerikan Dolarının tavırları yüzünden, en azından bizlere söylenen bu, İstanbul’da artık Batıya dönük olmayan bir Arap Turizmi furyası boy gösteriyor. Beni yanlış anlamayın, bireysel olarak her daim Batıya dönük bir bakış açım oldu, sanattan sistematik işleyişlere kadar gözlerim hep o tarafa kaymıştır, hâlâ da öyle. Fakat bunu övünmek için ya da haklı veya haksız olduğumu belirtmek için söylemiyorum. Demek istediğim ben çocukluğumun İstanbul’unu, Taksimini, İstiklalini hep daha çok sevmişimdir. Velhasıl, konumuza döndüğümüzde bugünün İstanbul’u bu şarkıyla fazlasıyla uyuşuyor. Kalabalık sokaklarda duyduğumuz, başta Arapça olmak üzere Doğu dilleri, yine Arapça tabelalar ve bu dillerin ait olduğu kültürlerin mutfakları, dükkanları, alışkanlıkları… Bugün İstanbul’da müthiş lezzetli bir “Falafel” yiyebilirsiniz, Hatay usülü tavuk dönerin ötesine geçip, direkt olarak ait olduğu coğrafyanın ellerinden çıkmış bir tavuk döner dürümü de mideye indirebilirsiniz. Çarşılar artık daha kalabalık, yerlisiyle yabancısıyla haliyle de daha mistik, kabul etmek gerekir. Elbette ki bunları şimdi daha güzel veya daha kötü diye anlatmıyorum, kendi düşüncemi zaten belirttim ama bunun konumuzla bir alakası olmadığı gibi, hiçbir önemi de yok. Yegane amacım, “She Took My Soul In Istanbul” şarkısındaki tema, bugün bana epey gerçekçi geliyor. Bunun farkında olarak dinlemek, şarkının yaratacağı hissi arttıracaktır diye düşünüyorum. Pekâla, hadi şimdi Paul Dwyer‘ın muazzam yorumuna bir kulak kabartalım. Hoşça kalalım.

Once in a night
I spent in Istanbul
I had a dream of a forbidden world
Where even angels fear to look upon
A place where all of love is doomed to die
The scent of Turkish oils
Mixed with the harsh tobacco
In the overcrowded bar
Hashish
And cool mint in her hair
I was a fool for love
I was a fool
She took my soul in Istanbul
Sorrow tears and darkness
She left me on that night to die
These are the pleasures beyond your dreams
These are the pleasures beyond all my dreams