2017’de Alt Komşum

Geride bırakmak üzere olduğumuz 2017 senesinde bir çoğumuzun bildiği, müzikle ucundan da ilgilenen herkesin gözden kaçırmadan takip ettiği isimlerin güzel haberlerini aldık, yeni albümleri tattık, bol bol konsere gittik. Bu isimlerin haricinde kıyıda köşede kalmış, belki çok duyulmak istememiş ya da duyulmak için bir adım atmamış müzisyenlerle alakalı olacak bu yazımda; bindiğiniz toplu taşıma araçlarında, okuduğunuz sınıflarda, çalıştığınız ofislerde, sokaklarda, alt katınızda bulunan müzisyenlerden bahsetmek istedim.

2017’nin başlangıcında bir süredir İstanbul’da yaşayan, parçalarını dinlediğinizde mutlaka kendinizden bir parça bulabileceğiniz, yaptığı her şeyi bir amaç gütmeden yaptığını hissettiren Rijeka, diğer adıyla Tunca Candaş, Soundcloud üzerinden “Not even B-Side” isimli albümünü yayınladı. Daha önce hiçbir yerde paylaşmadığı, yayınlamadığı parçalardan oluşan albüm, elektronik/downtempo ağırlıklı şarkılardan oluşuyor. Senenin başında bizlere albümünü  kendi deyimi ile [su_highlight]”kaybolmuş, unutulmuş, bitmemiş, bahtı bozuk şarkılar“[/su_highlight] olarak tanımlayan Rijeka, şarkılarını halen soundcloud hesabından paylaşan otobüs yolculuklarınızda rastlayabileceğiniz müzisyenlerden biri.

Ekim 2017‘de ise küçük yaşlardan beri deneysel ve akustik müziğe ilgi duyan Fluctuosa’nın (Doğukan Acar)  uzun süre beklenen albümü  “Gastropods”  bandcamp üzerinden yayınlandı. Belki de 2017 senesinin en dikkat çeken elektronik müzik abümü olan bu albüm Acar’ın kendine özgün olan kimliğini dinleyiciye çok güzel geçiriyor. “Sitdownanddance” etiketiyle yayınlanan, 8 parçadan oluşan bu albüm 2017 senesi bitmeden dinlenmesi gereken nadir çalışmalardan biri.

2017’de senesinde aslında ismi hayli duyulan, fakat benim yine de değinmek istediğim bir diğer grup olan Frozen CloudsPalm Tree Oblivion adlı ikinci albümlerini Eylül ayında yayınladı. Önceki albümlerine göre bu albümde özellikle sözlere daha çok önem veren metalcore/hardcore punk grubu Frozen Clouds, 2013 senesinde 14 15 yaşlarında beş çocuğun bir araya gelmesiyle İstanbul’da kurulmuş olan ve bulunduğumuz sene içerisinde şehir içi/şehir dışı bir çok konser/etkinlikte yer alan hayli gürültülü bir üst komşu olarak bu yazıda yerini alıyor.

Downtempo, elektronik, trap başlıklarını açmışken, İstanbul’da yaşamını sürdüren Wilsondub’ın (Yalın Güven) uzun süren sessizliğini 2017 senesinde “Prosuit” albümü ile bozması arka sokaklarda oldukça sallantılara sebep veren hareketlerden biri oldu. Albümde parçalar birbirini karanlık ve gergin bir ambiyans ile takip ediyor. Tamamen kişisel olan, özgün ve bir odada uzun süre boyunca uğraşılarak yapılmış olan Prosuit, bütünüyle ele alındığında farklı farklı ögeler kullanılarak bir noktada bütünleşen ve birleşen bir konsept albümü.

İstanbul’da yaşayan Seretan Eylül ayında Persona adlı EP‘sini müzikseverlerle buluşturdu. EP’de “Thinking“, “Feeling“, “Intuition” ve “Sensation” adlarında 4 adet parça bulunuyor. Tamamen dinleyenin hislerine, sezgilerine, duygularına dokunmaya amaçlanarak yapılmış bu EP, özenle dinlendiğinde dinleyiciye alışı gelmemiş bir deneyim yaratıyor.

Bu sanatçılar ve daha onlarcası yıl bitmesine rağmen halen belirli mekanlarda, belirli zamanlarda canlı performanslarına/setlerine devam ediyorlar. Rastlaşmaları, buluşmalara döndürmek için ise bu sanatçıları sosyal medya hesaplarından rahatlıkla takip edebilir, dinleme şansı bulabilirsiniz.